Erhan Karaesmen

44 yıllık yazarından Cumhuriyet’e bir ağıt

28 Kasım 2016 Pazartesi

Burada değişik anılardan ve gözlemlerden hareketle, çeşitlenici bir yaklaşımla bazı düşüncelerimi ve duygularımı dile getirmek istedim. Gazetenin başında dolaşan kara bulutları dağıtmaya elbette yetmez. Ama, anlamlı bir dertleşme olabileceğini tasarlıyorum.

Gazetenin Bab-ı Âli’deki eski tarihi binasına sıkça uğrayıp ve zaman zaman da konuk yazarlığını yaptığım dönemlere gidiyoruz. Hikmet Çetinkaya’nın İzmir Hisar Camii eski müezzinlerinden, ne idüğü belirsiz bir Fethullah’ın peşine düşüp, yazılarında kullanır olduğu bir dönemdi. Tarihi eski binada, o dönemde haber şefliği yapan Hakan Kara’nın ve Hikmet’in odaları yan yana küçücük mekânlardaydı. O cenaha uğradığımda ikisini birden görür, tatlı sohbet eder ve bu Fethullah meşrebetiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi alırdım. Hikmet’in, eski bir cami müezzini olarak küçümsenen bu garip adamın, hiç beklenmedik yaygın ulusal ve hatta uluslararası ilişkileri olduğunu istihbar ettiği ve ülkeye koyu din ağırlıklı bir kamu ve toplum düzeni getirmeye hazırlandığını endişeyle dile getirdiği dönemlerdi. İlhan Abi’nin şaka yollu bazı dokundurmalarının yanı sıra, benim de dahil olduğum Cumhuriyet camiasının bazı yakınları Hikmet’e bu Fethullah işinde durumu fazla dramatik bir açıdan ele aldığını dostane, eleştirel bir dille aktarırdık. O sakin ve ölçülü karakteriyle Hakan’ın da Hikmet’in endişelerini paylaşıyor ve dışa fazla vurmamakla birlikte kuşkular taşıyor olduğunu hissediyorduk. Bu konuyu derinlemesine deşme fırsatı İlhan Abi’nin de katıldığı bir Ankara toplantısında ortaya çıktı. Hikmet’in çevresinde dostane eleştirilerin muhtemelen biraz yoğunlaştığı bir dönemde kendini savunmak için kestirmeden “İnşallah siz haklı çıkarsınız. Altında ve arkasında fazla bir şey yoktur” savuşturmasını yaptığını hatırlıyorum.

Dramatik bir biçimde haksız çıktık. Hikmet-Hakan ikilisinin kuşkuları doğru ve gerçekçi gözlemlere dayanıyordu. Kendilerini çok sakıncalı Fethullah olayına karşı ilk duyarlılığı gösteren kişiler olarak saygıyla anıyoruz. Bu ikilinin Feto soruşturması denen, çok karanlık ve yakışıksız bir adli düzenekle büyük suçlamalar altında ezilmekte olduğunu da büyük endişeyle izliyoruz. Hikmet ve Hakan’ın Feto’ya sempati duyan bir çizgide suçlanıyor olması akıl alacak bir şey değildir.

Bunu da atlatacak

Turhan Günay ile dostluğumuz sadece Cumhuriyet dünyası çevresindeki bağlantılarla sınırlı değildir. Turhan, benim teknik dünyadan da dostum ve değerli bir meslektaşımdır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin parlak bir dönemindeki yurtsever uyanıklık sergileyen, akıllı ve akılcı genç insanlardan biri olarak hatırlanır. Turhan, sanat-kültür duyarlılığı ile fen bilimleri eğitiminin kendisine sağladığı kafa ve düşünce sağlığını birleştirerek çok değişik bir yaratıcı gazetecilik yaptı. Beyin gri maddesi bu denli gelişmiş bir adamın, devlet yönündeki tutarsızlıkları, yanlışlıkları ve dengesizlikleri herkesten daha önce fark edip, bunlara karşı tavırlar koyması kaçınılmazdı. Kendisine yapılan suçlamaların hukuki boyutunu kestirebilmek mümkün değildir. Cumhuriyet’i çökertme hamlelerinin mağduru değerli insanlar ve dostlar adına, ben, yakından tanıdığım üç olağanüstü yurtseverin adlarını kullanarak bir karşı çıkış tavrı sergilemeye çalışıyorum. Kırk dört yıllık konuk yazarlık bağlantımın akışı içinde gazetenin çok kez ateş çemberleri içinden geçtiğini gayet iyi hatırlıyorum ve yakından biliyorum. Başına gelmiş vartaların muhtemelen en büyüğü olmakla birlikte, bunu da atlatacağından, hep birlikte atlatacağımızdan eminim. Emin olmalıyız. Bu olup bitenler ayrıca toplumun tümü için ciddi bir sınama süreci geçirmekte olduğumuzu gösteriyor. Tüm vicdanlı ve yurtsever kesimlerin tam bir dayanışma içinde ve umut duygusunu sürekli yaşatarak direnme tavrı ve davranışı içinde olması gerektiği açıktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları