Hikmet Çetinkaya

Demokrasiyi boğmayalım...

29 Kasım 2016 Salı

15-16 Temmuz’da “darbe girişimi” değil, açık açık “darbe saldırısı” oldu. Bu kanlı kalkışmayı FETÖ/PDY yaptı. TBMM bombalandı, savaş uçakları alçaktan uçtu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin Marmaris’te kaldığı otele saldırı düzenlendi, polis merkezleri bombalandı...
Umur Talu, 27 Eylül’de “Darbeyi yenen bir halk demokrasiyi neden hak etmiyor” diye soruyordu.
O yazısını dün yeniden okudum.
Talu, yazısının bir bölümünde şöyle diyordu:
Misal,12 Eylül bir darbeydi; 28 Şubat ‘darbeci müdahale’ ve nedense buharlaştırılan 27 Nisan ise ‘darbeci tehdit’.
Bu ise ‘fiili darbe’ amaçlı ‘darbe saldırısı’ yahut ‘darbeci saldırı!’.
Öyle ‘emir-komuta zincirinde değildi’ lafı da lüzumsuz; sanki ‘darbeci komutanlar’ kimseye emretmemiş gibi, sanki istisnasız tüm ‘alttaki askerler’ gönüllü katılmış, hiç emir almamış, iktidarın çıkardığı sert Askeri Disiplin Kanunu varken emirleri sorguyabilmişler, ‘görev’in ne olduğunu bilmişler gibi!
Ortada darbe saldırısı yokmuş, onca insan öldürülmemiş, “sivil toplum örgütü”, “hizmet hareketi” diye iktidar ve başkaları tarafından övülmüş bir organizasyon planları yapmamış, kimi elemanı bugün için yetiştirmemiş, “sivil demokrat” kılığında dolaşırken Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yatırım yapmamış gibi düşünerek ya da düşünmeyerek sadece demokrasi tartışamayız.
Fethullahçıların 1975 yılından beri izini sürüyorum, devletin en duyarlı kurumları olan yargı, polis, TSK ve eğitimde nasıl örgütlendiklerini yazıyorum...
Tam 40 yıldır peşindeyim bunların...
Açılan onca dava vardı Fethullah Gülen için.

***

2006 yılında Terörle Mücadele Yasası’nın birinci maddesine “cürüm, şiddet, silahlı eylem içermeyen” bir yapılanmanın terör örgütü olamayacağı eklenince, açılan tüm davalar düştü Gülen hakkında.
15/16 Temmuz’da kanlı bir darbe kalkışması yaptılar ama başaramadılar.
Halkın gücü darbecilere yetip arttı...
Darbeyi yenen bir halk neden demokrasiyi hak etmiyor? Darbeden kurtardığımız demokrasi üzerine konuşalım, tartışalım. Aslında konuştuğumuz da demokrasi değildir. Ruhuna, yüreğine, temel ilkelerine inandığımız demokrasidir o...
Karşıtlarını silindir gibi ezme uygulamaları, darbeden kurtardığımız demokrasiyi boğmak anlamına gelmez mi?
Bir zamanlar “bu hasret bitsin artık dön” çağrıları, gazetelere atılan manşetler, okullarının göklere çıkarılması, bankalarının törenle açılması, bir milyona varan gazete aboneliği.
Gelin demokrasiyi boğmayalım, bırakalım nefes alsın...
Kitabın kanıt sayılması gibi çağdışı uygulamalarla bir yere varamayız.
Damgalama, yaftalama, itibarsızlaştırma... Temel hak ve özgürlükleri elinden alma...
Ergenekon, ODATV, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk gibi benzeri davalarda gördük.
Darbeden kurtardığımız demokrasimiz varmış gibi davranamayız.
Darbenin elbet unutulacak yanı yok...
Bunun savunulacak yanı yok...
Kanlı kalkışmayı yapan FETÖ’nün kursağında kaldı devleti ele geçirme düşü...

***

O zaman biraz düşünüp sorulara yanıt arayalım Umur Talu’nun deyişiyle:
Darbe: Hayır!
Demokrasi: Evet!
Gerçekten bu konuda içten ve samimi miyiz?
Demokrasiyi tüm kurallarıyla, muhalefete, muhalife, karşı görüşe, eleştiriye, tartışmaya, etkin ve yaygın temsiliyete....
Vicdan, inanç, düşünce, ifade, basın, örgütlenme, eleştiri, protesto özgürlüklerine de açık bir demokrasi mi?
Halkımız darbeyi yendi...
Darbeyi yenen bir halk niçin demokrasiyi hak etmiyor, bir türlü kazanamıyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları