Hikmet Çetinkaya

Başımız dik, alnımız açık...

01 Aralık 2016 Perşembe

Yıllar geçiyor, bir boş söz, kısık bir çığlık onların evreninde karanlığın sesini oluşturuyor...
Günlerden çarşamba, hava yağmurlu ve soğuk.
Duru göğün altında kanat çırpan serçe, kurumuş ağaç dalları titrerken üşüdüğümü fark ediyorum.
Bir zaman tünelindeyim.
Minnacık umutları, sevinçleri bir sevda masalında yakalamanın mutluluğunu arıyorum ama yok.
Oysa duru su, sonbaharın kışa selam vermesi, kini, öfkeyi, acıyı, hüznü yaşamla buluşturması gibi bir şey işte.
Dışarıda inceden bir yağmur ve kış soğuğu...
Bugün 1 Aralık Perşembe...
Kış geldi...
Sonra ilkyaz, yaz, güz.
Odamın penceresinden dışarıya bakıyorum...
Bir yaz akşamındayım... Mavi bir akşamın içinde kiralanmış sessizliğin saatlerini yaşıyorum.
Douglas Dunn’un “Ben sende yaşıyorum, sen bende yaşıyorsun” dediği geceleri düşünüyorum.
Yıldızların altında uyumak, yaşamı derinlerde yaşamak.
Bildiklerim ve unuttuklarım geliyor aklıma...
İnsanlığın Miletli Thales’ten bu yana yaşadığı 2 bin 500 yıllık serüven belleğimde yineleniyor; “nakilcilik”ten “akılcılık”a doğru bir eğitim sürecinden geçiyorum.
İslam coğrafyasına bakıyorum...
Kimi İslam ülkelerinde gökdelenler, barajlar, otoyollar, fabrikalar yükseliyor, köprüler yapılıyor. Ülkeyi yönetenler bunlarla övünüyor, “çağ atladık” diye caka satılıyor.
İyi de bunların tek başına ne anlamı var?
Eğer bir toplumda bilim, sanat, kültür düzeyi gerideyse, yaşama düzenine kesinlikle ipotek konuluyor demektir.
O ülke, gökdelenleri, köprüleri, barajları, otoyolları, rafinerileriyle geri sayılıyor.
Aristo mantığını aşamamış bir insan kafası, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri kavrayabilir mi?

***

Serçe pencerenin pervazına kondu...
Yağmur yağıyor...
Bir süre karşılıklı bakıştık...
Masamın üzerinde Cumhuriyet arşivinden çıkardığım fotokopiler.
Tümü de Fethullah Gülen çetesinin devlet içinde sinsi örgütlenmesine ilişkin...
6 Mayıs 2006 tarihinde manşetten verilen bir haberin başlığı karşımda duruyor:
“Gülen’e beraat...”
Neredeyse 11 yıl önce çıkmış bu haber...
Üst başlık ise şöyle:
“AKP’nin yaptığı Terörle Mücadele Yasası değişikliği dini devlet kurmak savıyla yargılanan Fethullah Gülen’i kurtardı.”
Haberin ilk bölümü:
“Sağlık sorunu gerekçesiyle ABD’de yaşayan Fethullah Gülen, ‘anayasal düzeni değiştirmek için örgüt kurma’ iddiasıyla yargılandığı davadan beraat etti.”
Beraatın dayanağını ise AKP iktidarının Terörle Mücadele Yasası’nda, terörün tanımında yaptığı değişiklik oluşturdu. “Gülen hakkındaki kararı Orhan Karadeniz başkanlığındaki heyet oybirliğiyle aldı.
Fethullah Gülen’in 10 yıla kadar ağır hapis istemiyle yargılandığı davada mahkeme, Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişiklikleri dikkate alarak Gülen’in avukatlarının beraat istemini kabul etti.”
Sözü fazla uzatmaya gerek yok...
Yasada yapılan değişiklikte “terör örgütü” olması için birinci maddeye “cebir, şiddet, silah” kullanma eklenmişti...
Mahkemenin verdiği beraat kararı bir süre sonra Yargıtay Başsavcısı’nın karşı koymasına karşın oybirliğiyle kabul edildi.
Bunlar olup biterken okuru bıktırırcasına haberler yapıyor, yazılar yazıyorduk.
FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, yargıda, emniyette, eğitimde nasıl örgütlendiğini anlatıyorduk...

***

Sevgili Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, bilmiyorum hücrenizin küçük penceresinin pervazına üşüyen minik bir serçe kondu mu?
Yüreğimin yarısı sizinle ve hepinizi çok özledim.
Biliyorsunuz, 10 kişi tutuklu, üç kişi tutuksuz (Orhan Erinç, Aydın Engin ve ben) bizler FETÖ/ PDY - PKK/KCK şüphelisiyiz...
Biz; laik, aydınlanmacı, yurtsever, solcu insanlarız. Laik, demokratik Cumhuriyeti, temel hak ve özgürlükleri savunuruz; uygarlığın aydınlanma dönemini önemseriz.
Başımız dik, alnımız açıktır bizim...
Hepinizi alnınızdan öpüyorum!

***

Önceki gece acı bir haberle sarsıldık. İçimiz yandı, kavruldu. Adana Aladağ’da Süleymancıların olduğu iddia edilen bir kız öğrenci yurdunda yangın çıktı, 11 öğrenci ve 1 görevli yanarak can verdi.
Acımız büyük!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları