Maçka Sanat: Belleğimiz...

01 Aralık 2016 Perşembe

70’li yıllar... Genciz, güzeliz, coşkuluyuz... Kendimize güvenimiz sonsuz... Kolay mı,dünyayı değiştireceğiz. Her şeyi. Ülkeyi de, sanatı da...
Sanat galerisi dendi mi o yıllarda Nişantaşı’nda Melda Kaptan; Kurtuluş’ta Yahşi Baraz; Kadıköy’de Aydın Cumalı galerisi var... Beyoğlu’nda Maya ve Galeri 1 can çekişiyor... Hepsi bu kadar...
Derken iki yiğit kız kardeş çıkıyor: Rabia Çapa ve Varlık Sadıkoğlu... Hayallerini, düşlerini gerçekleştirmek için genç mimar Mehmet Konuralp’i buluyorlar...

İçine büyü karıştı
Mehmet Konuralp’i dinliyorum: “Varlık ve Rabia’nın heyecan dolu hayalleri arasında, bir de zor gerçek vardı. Yarı beline kadar toprağa gömülü bir bodrum katından, sayılı bir sanat galerisi yaratmak! Elini uzatsan tavanına değecek, bu hap kadar bodrumdan nasıl galeriye dönüşecek!”
İki genç kadının azmi, inadı ve çabası, Mehmet’in içine büyü karışmış mimarisi ve başka büyücü sanatçılarla buluşup galeri açıldığında, yıl 1976’ydı. Şazi Sirel aydınlatmayı, Mengü Ertel tüm grafik tasarımını üstlenmişti. O gün bugün değişmeyen özellikler...

Yeni ufuklara açılmak
Daha ilk günden, Maçka Sanat Galerisi yolunu çizmişti. Yenilikçiydi. Gençti. Alışılmışın dışındaydı. Avangard ve kavramsalsanata yer açacaktı. Örnek olacaktı.
Sarkis’ten Adnan Çoker’e, Aliye Berger’den Azade Köker’e; Ömer Uluç’tan Komet’e; Kuzgun Acar’dan Füsun Onur’a o gün bugün 325 sanatçıya yer verdi.
Ticaret kaygısı gütmeksizin, ilkelerinden hiç sapmaksızın, gençleri her daim öne çıkararak, yeni ufuklara açılarak yolunu çizdi.
Yıllar içinde galeriler çoğalıp müzayede ve ticari endişeler ön plana çıksa da, koleksiyonculuk yozlaşsa da, Maçka Sanat bunların dışında varlığını sürdürmeyi başardı.
Varlık’ın genç yaşta aramızdan ayrılması üzerine Rabia misyonu tek başına omuzladı...

Buluşma noktası
Çok geçmeden Maçka Sanat, aydınların buluşma mekânı oluvermişti. Sadece ressamlar, heykeltıraşlar, grafikerler değil, şair ve yazarların, tiyatrocuların, mimarlarında uğrak yeriydi.
Can Yücel, Aziz Nesin, Mengü, Füreya, Ferruh Doğan, Candeğer Fortun, Melike Abasıyanık, Doğan Kuban ve daha nicelerini akşamüstleri orada keyifli sohbetlerde yakalayabilirdiniz.
Paneller, sanatçı konuşmaları... Her açılışta sanatçıyla ortak üretilen Rabia’nın konukları karşıladığı özel giysisi... Her sergiye broşür, katalog ve kitaplar... Bunların ücretsiz eğitim kurumlarına dağıtılması...
Sanatların bir potada sarmaş dolaş olduğu, Türkiye’nin aydınlık ve özgür tartışma platformu...
Bir başka deyişle 40 yıllık belleğimiz...

Arşiv, Koç Müzesi’ne
Sanat tarihimizde çok önemli yeri olan Maçka Sanat yıl sonunda kapanıyor.
Galeri kapanıyor ama 40 yıllık belleğimiz yok olmuyor, olmayacak. Bütün o sergilerin tanıklığı, belgeleri, tüm bir arşiv çalışması, Vehbi Koç Vakfı’na teslim ediliyor... Rabia Çapa, şimdi bu müthiş iş üzerine çalışıyor.
Çalışma sona erince 40 yıllık hafızamız, her not, her ses kaydı, her belgenin saklandığı dev arşiv Koç Müzesi’nde yerini alacak.
Maçka Sanat’ın 40 yılı ayrıca bir de kitapla (Yapı Kredi Yayınları) taçlanacak.
“Maçka Sanat kapanıyor” dendiğinde, “A çok yazık” diye vahlananlara Rabia Çapa gibi benim de bir sorum var: “Son yıllarda orada kaç sergiyi gittiniz?”
Maçka Sanat ve Rabia Çapa bence görevini ve işlevini fazlasıyla yerine getirdi. Teşekkürüm sonsuzdur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları