Ahmet İnsel

Kıbrıs’ta son tango?

03 Aralık 2016 Cumartesi

Kıbrıs Rum ve Türk liderlerinin yürüttüğü görüşmelerde gene bir son dakika gelişmesi oldu. Hafta başında artık müzakere defteri kapandı denirken, dün iş tersine döndü. İki liderin perşembe akşamı yedikleri yemekten sonra, dün sabah, 9-10 Aralık’ta İsviçre’de yeniden buluşma kararı aldıkları açıklandı. Bu sefer harita da masaya yatırılacakmış. Bu, Kıbrıs Rum ve Türk liderlerinin kendi aralarında halledebilecekleri tüm konuları resmen ele alacaklar demek. Ardından, 11 Aralık’ta, masaya garantör devletler ve BM katılacak. Buradan da bir anlaşma olmadan kalkılması durumunda, geriye bölünmüş Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler nasıl yaşayacak sorusuna yanıt aramak gerekecek. Türkiye açısından da fiilen dondurulmuş olan AB üyeliği müzakerelerini belki yeniden canlandırma imkânı bütünüyle yitirilecek.
Mustafa Akıncı, 18 ay önce, geniş bir seçmen desteği ile KKTC cumhurbaşkanı seçildiğinde, Türkiye devletine en uzak adaydı. Seçmenler de belki tam bu yüzden onu seçmişlerdi. İki toplumlu federal bir Kıbrıs kurulması için elinden geleni yapacağını vaat ediyordu. Rum tarafında da aynı şeyleri büyük ölçüde savunan Anastasiades’in başkan olması ümit vericiydi. Ümitler ilk elde boş çıkmadı. Şu anda Kıbrıs Rum ve Türk tarafları birçok konuda anlaşmış durumdalar. 1960 antlaşmasına son verilmesi ve iki bölgeli federal Kıbrıs devleti kurulması, bu anlaşmanın temelini oluşturuyor. 800 bin Kıbrıslı Rum ve 220 bin Kıbrıslı Türk’ün vatandaşı olacağı bu federasyon, iki oluşturucu devlete sahip olacak. Her oluşturucu devletin kendi meclisi olacak. Ayrıca federal seviyede, eşit temsilli bir senato ve nüfus oranına göre oluşmuş bir meclis öngörülüyor. Kurucu devletler, üçüncü ülkelerle iktisadi, kültürel, sportif konularda doğrudan anlaşma yapabilecekler. Terk etmek zorunda kalınan mallar için iade, takas veya tazminat çözümlerinden biri uygulanacak. Kıbrıslı Rumlar ve Türkler istedikleri kesimde yerleşebilecekler ama ait oldukları kurucu devlet için oy kullanabilecekler. Federal hükümette bakanlıklar 7 Rum, 4 Türk veya 8 Rum, 5 Türk arasında paylaşılacak. Bunlar gibi birçok konuda taraflar anlaşmış durumdalar. Nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Kıbrıslı Türkler birçok açıdan eşit vatandaşlık hakkı elde etmiş olacaklar.
Gelinen aşamada sorun Türkiye ve Yunanistan’ın tavrında kilitleniyor. Anastasiades’le Akıncı, gayri resmi olarak toprak ve başkanlık konusunda da anlaşmış durumdalar. KKTC Kıbrıs’ın yüzde 37’si üzerine kurulu. Akıncı, bunun yüzde 29 olmasını son aşamada ve gayri resmi olarak kabul etmiş durumda. İlk elde yüzde 32 olan Türk tarafının önerisi, yüzde 29’a inerken, karşılığında dönüşümlü başkanlık sistemini gayri resmi olarak elde etmiş. Dönüşümlü başkanlıkta, birlikte seçilecek Rum ve Türk adaydan Rum dört yıl, Türk olanı iki yıl başkanlık yapacak.
Mont Pelerin’de tarafların masayı terk etmesi, Akıncı’nın yüzde 29’u resmen önermeyi güvenlik ve garantiler konusuna bağlaması, buna karşılık Anastasiades’in masadan kalkması ve dönüşümlü başkanlık önerisini resmen masaya getirmemesi olmuştu. Dünden beri, iki liderin toprak ve başkanlığı da baş başa halledip, ardından müzakerelere garantör devletlerin dahil olması, yani 5’li zirve yapılması ihtimali belirdi.
İhtimal diyoruz çünkü Kıbrıs sorununun çözümünde büyük engel Türkiye’nin talepleriydi. Burada önemli esnemeler yapılmış gibi gözüküyor. Buna karşılık son haftalarda SYRIZA’nın ulusalcı dışişleri bakanı Kotzias’ın aldığı tavır ortalığı karıştırdı. Sorun garantörlük anlaşması. 1960 anlaşmasının iki garantör devleti, Yunanistan ve Birleşik Krallık şimdi garantör konumu talep etmiyorlar. Yunan dışişleri bakanı da Türkiye’nin masaya gelmeden garantörlük talebinden vazgeçmesi gerektiğini önkoşul olarak telaffuz edince, iş karıştı. O kadar ki, Kıbrıs’ın güçlü komünist partisi AKEL’in liderinin alelacele Atina’ya gitmesinin, Kotzias’ın bu tavrını değiştirme amaçlı olduğu düşünülüyor. Antiemperyalizm kisvesi altında milliyetçilik damarı kabaran Kotzias, aynı zamanda Çipras’a ulusalcı kanaldan rakip olmanın altyapısını oluşturuyor.
Türkiye hükümeti, üyesi olmadığı bir AB’nin Kıbrıs için sunduğu güvenceyi yeterli görmüyor. Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu da bu konuda hemfikir gibi. Referandumda Kıbrıs Türklerinin evet oyu vermesinin önemli bir koşulu bu garanti meselesi. Türkiye’nin esnediği nokta da bu: Masadaki öneri, Türkiye’nin sadece Kıbrıs Türk federe devletinin garantörü olması ve bunun da Türk kesimindeki meclis çoğunluğunun çağrısı üzerine devreye girebilmesi. Rum kesimi bunu beş veya on yıl için geçerli olması koşuluyla kabul ediyor. Türkiye ise süre koymaya yanaşmıyor. Bu arada Tayyip Erdoğan’ın “Güzelyurt verilmez” sözünün de yüzde 29’u kabul ederken, son bir toprak tavizi koparma hamlesi olarak yorumluyor Kıbrıslı Türkler.
Benim kuşağım için bitmez tükenmez bir sorun olarak bizle yaşlanan Kıbrıs sorununda bu kez gerçekten son tango mu oynanıyor, iki hafta içinde göreceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları