Aslı Aydıntaşbaş

CHP kendini kandırıyor

04 Aralık 2016 Pazar

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne yaptığını anlayabilmiş değilim.
Memleket tehlikeli bir uçurum eşiğinde; dolar 3.5 TL olmuş, Türkiye bir asırlık Batılılaşma hedefinden hızla uzaklaşıyor; Irak ve Suriye’de büyük açmazlar var; Meclis, adeta şahsa özel bir sistem değişikliğini oylamak üzere ve anamuhalefet partisi ortalarda yok. Var ama yok.
Aslına bakarsanız, CHP de yukarıdaki analize katılıyor; hatta benim söylediklerimden çok daha ağırını söylüyor. Ama sadece söylüyor. Sanki anayasada tanımlanan görevi sadece “şikâyet” etmekmişçesine söylenip duruyor; ne etkin bir muhalefet koyabiliyor ne de gidişatı değiştirebilecek bir oyun kurguluyor.
İşin tuhafı, anamuhalefet partisi yöneticileri 7 Haziran’dan bu yana her aşamada birileri tarafından “yanıltıldıklarının” farkında değiller. CHP, devletin bekasını düşünen bir parti. Buna itirazım yok. Devletin derinliklerinde haber kaynakları, dostları var. İyi de, bu nasıl bir devlet ki sürekli CHP’yi kündeye getiriyor?
Haziran 2015 seçimlerinden sonra CHP, MHP’yle birlikte üçlü koalisyona gitmek istedi. Daha sonra AKP’yle koalisyon görüşmelerinde iyi niyetle sarıldı ve devlet denilen mekanizmanın “CHP-AKP koalisyonu” istediği düşüncesine o kadar güvendi ki, sonunda durumu anladığında iş işten geçmişti. Tayyip Erdoğan, her daim CHP’nin iki adım önündeydi; 1 Kasım’da seçimler yinelendi ve sonuç ortada.
Aynı şekilde anamuhalefet partisi, HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşıydı. Birileri CHP’ye bunun zaten “olamayacağını” AKP içinde dokunulmazlıklar konusuna karşı çıkan en az 40 vekil olduğunu söyledi. İyi de, Erdoğan yine ön aldı. Meclis’teki dokunulmazlık oylamasında, vekillerin kabine girip kapalı oy kullanmasına izin verilmedi. AKP’den gelen parti komiserleri, kabinlerin önünde set kurdu, girenin çıkanın fotoğrafını çekti ve AKP’de sahiden bu oylamaya karşı olan vekiller dahil herkes kös kös girip “Evet” oyu verdi. CHP’nin hesabı yine tutmadı.
Görüyorum ki bazı CHP’liler şimdi de MHP ve AKP’nin üzerinde anlaştıkları başkanlık teklifiyle ilgili, “Meclis’ten çıkmaz” düşüncesindeler. AKP’nin fire vermesini bekliyorlar. Doğru, iktidar partisinde gidişattan memnun olmayan, başkanlık sistemine karşı, hatta Türkiye’nin karanlık bir açmaza girdiğini düşünen insanlar var. Meclis’te ve kabinede kaygılı isimler de var. Ama hiçbiri kafasını kaldırıp isyan edebilecek durumda değil. Üzerlerinde büyük baskı var. Can korkusu bu. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, kimse hür iradesiyle hareket edemiyor. Belki başkanlık oylamasında tek başına kabine girseler, vicdanlarıyla hareket edebilecekler. Ama dedim ya, başkanlık için bu kadar bastıran irade, bu işi de şansa bırakmayacaktır. Nasıl ki dokunulmazlık oylamasında parti komiserleri oylama kabinlerinin dışında hâkimiyet kurduysa, bu sefer de benzer bir durum olacaktır. Oylama, anayasal ve İçtüzük açısından “kapalı” olmak zorunda; ancak iktidar partisi bunu “açık oylamaya” dönüştürecek, mutlak itaatla kendi partisinden 317 oyu garantileyecektir. Özetle, kimse fazla heveslenmesin; fire ihtimali yok denecek kadar az.
CHP’nin ön alıp bu süreci değiştirme ihtimalini görmüyorum. Olsa olsa, oylama olup bittikten sonra çıkıp şikâyet eden bir basın toplantısı yapacaklardır.
Bir noktada tüm hesaplarını Ahmet Davutoğlu’nun gizliden gizliye bir “Erdoğan muhalifi” olduğu varsayımı üzerine kuran anamuhalefet partisinin, şimdi aynı hatayı yapıp Binali Yıldırım ya da kabinedeki mutsuz, huzursuz, vicdanlı isimlerle ilgili aynı yanlış tezler kurgulamasını istemem. Dünya tarihi, zincirlerini kıramayan vicdanlılarla doludur. O kadar çok ki, isimlerini bile bilmiyoruz. İktidar partisinde şikâyetler olabilir; ancak birkaç istisnai olay dışında şu zamana kadar hep tepedeki görüş galip geldi. Yarın oylama olsa yine “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ağır basacaktır.
Ezcümle; CHP’nin yapması gereken, başkalarının adımları üzerine strateji kurmak değil; anamuhalefet partisi olarak oturup kendi sesini yükseltmeye, muhalefeti etkinleştirmeye çalışmak.
En azından olmayacak duaya amin dememek...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları