Bağış Erten

Bundan otuz yıl önce

07 Aralık 2016 Çarşamba

Görüntü bulansın, Siyah-Beyaza keselim. Neredeyse otuz yıl öncesindeyiz. Kış kapıdan baktırmış, kazma kürekler tetikte. İstanbul çok soğuk. Ama meteorolojiden gelen özel bir uyarı yok. Ertesi gün de hayat normal akacak diye bekleniyor. Oysa bembeyaz bir İstanbul’a açmışız gözlerimizi. Şehrin gördüğü belki de en büyük kar fırtınası. Birkaç saat içinde bırakın tutmayı diz boyuna ulaşmış. Okula gitme telaşıyla perişan olmuşuz. 1-2 saat sonra gelen kar tatili haberiyle de meftun. Gelin görün ki yağış tatil haberiyle dineceğe benzemiyor. Karaköy’deki Denizcilik İşletmeleri’nde mahsur kalan babam anca ertesi gün dönebilmiş eve. Yetkililer şaşkın. Bakıyorlar işin içinden çıkılabilir gibi değil, İstanbul tamamen tatil ediliyor. Bankalar, valilik her yer, her şey duruyor. O kadar ki TRT özel yayına başlıyor. Ekstradan Smith ve Johns izliyoruz. Biz mutluyuz. Kızıltoprak’ta Fenerbahçe Stadı’nın önünde, köprü bağlantısının yanında Kadıköy’e doğru uzanan yokuşta kızak kayıyoruz. Gırgır’ın kapağında bile o kar tatili var. Önce birkaç gün eğitime ara veriliyor, ardından bir daha, bir daha. Sömestrden dönen çocuklar olarak bir 15 gün daha tatil yapıyoruz. Daha ne olsun!
Ama herkes bizim kadar mutlu değil. Yatılı okuldan Cenk’in canı çok sıkkın. Şampiyon Beşiktaş’ın 1 numaralı kupada çeyrek final maçı var aynı gün. Okula dönmeyecek diye seviniyor fakat maç ne olacak? Fırsat kaçmaz. Bu maça gidilecek, tarihe tanıklık edilecek. Kar, boran dinlemiyor; inadına çıkıyor yola. Vapur çalışmıyor, köprüde sefil oluyor. İniyor, biniyor. Yürüyor, çıkıyor, bir şekilde ulaşıyor. Ali Sami Yen’de donma pahasına tribünde. Oysa kar istifini hiç bozmadan yağıyor. Tribündekiler bir umut bekliyor ve fakat kötü haber geliyor: Karşılaşma tatil. Erteleme ne zaman oynanacak diye bekliyor Cenk. Tam 10 gün! Olmuyor. Kar fırtınası güzelim müsabakayı İstanbul’da oynatmıyor, herkes İzmir’e taşınıyor. Gidemiyor Beşiktaşlılar. Beşiktaş ilk maçta 5, ikincisinde de 2 yiyor. Biraz da şans eseri gelinen çeyrek finalin (önceki turda Apoel takımı çekilmişti) hiçbir tadı tuzu kalmıyor.

Tadını anlayamadık
O gün rakip Dinamo Kiev’di. Lobanovski’nin Dinamo’su belki de tarihin en iyilerindendi. Belanov’lu, Blohin’lu, Zavarov’lu, Kuznetsov’lu, Yevtuşenko’lu kadronun her yenilgisi sürprizdi. Metin- Ali-Feyyaz dinleyecek halleri yoktu. Buldozer gibi geçip gittiler İstanbul’dan. O makine düzeninin tadını bile anlayamadık.
Ama bugün dünya farklı dönüyor. Lig takviminin hengamesinde çok farkına varamıyoruz belki, oysa dün akşam tarihinin en önemli Avrupa maçına çıktı Beşiktaş. En büyük kupada o maçtan beri Mart ayını görmüşlüğü yoktu Siyah-Beyazlıların. O da biraz diplomasinin armağanıydı. Kıbrıs’la gerilen ilişkiler yüzünden tek eşleşmeyle piyangoya konmuşlardı. Sonrası sert geldi.

Zarlar Beşiktaş’taydı ama
Oysa bu sefer bileğinin hakkıyla çıktı sahaya. Rakip gene aynıydı. Kar gene vardı. Hava gene soğuktu. Fakat bu sefer zarları Beşiktaş elinde tutuyordu. Benim aklımda ise Cenk vardı. Muhtemelen gitmemiştir Kiev’e. Ama İstanbul’da bir ocakbaşında izlemiştir. Takım çıkarsa mart ayında oynanacak maça gitmek için yemin etmiştir. Bu fırsatı bir daha kaçırmaz. O günü yaşayan herkes için geçerli bu!
İşte o Cenk’i üzdü Beşiktaş dün. Tüm Cenk’leri. Bu kadar yaklaşmışken en çok da hakemin eliyle gitti güzelim tur. Bundan otuz sene önce İzmir’de 5-0 kaybedilen maç için Milliyet gazetesi “Beşiktaş’a kızmayalım, futbolumuz bu” diye manşet atmıştı. Şimdi hem kızıyoruz hem kahrediyoruz. Olacak iş miydi bu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları