Anayasasını, Hukukunu Tanımadığı Koltuğa Aday...

24 Nisan 2014 Perşembe

Hepimizin suçu var... Gelişemeyen demokrasimiz, hukuk devleti düzeni işleyişinde, niyeti belli olsa da düşünce suçuyla, şiirle gelmiş mahkûmiyetten kaynaklanmış siyaset yasağını içimize sindiremedik. Geçerli anayasal, yasal düzene, hukuka aykırı, çok haklı ve de masum gibi pazarlanan hileleri göz göre göre onayladık. Ecevit koalisyon hükümetinin aslında ABD’nin Irak işgalindeki stratejik ortak önerisini kabul etmemesinden kaynaklanan “defteri dürüle” kararından sonraki çok hızlı gelişmelere, aklımız erse de ermese de, onay versek de vermesek de sonuçta seyirci kaldık...
Kemal Derviş’li reçetelerin kolay kolay tutmayacağı anlaşılınca, Fazilet’in içinden gökten zembille inmiş gibi AKP kuruldu. Yasaklı olduğu için Meclis’e girememiş Recep Tayyip Erdoğan önce AKP’nin başına geldi. İnanılmaz bir medya desteğinde AKP iktidar oldu. Sonrası büyük seçim zaferi kazanmış AKP’nin liderini olması gerektiği kabul edilen yere getirebilmek için, yasal hile yolları bulmakla sınırlıydı. Karısının memleketindeki seçim, istifa ile yenilenerek yasaya karşı hile, hülle ne derseniz deyin işte o oldu...
O gün bugündür AKP’nin lideri, Başbakan Erdoğan, iktidarda icraatları ile gücünü pekiştire pekiştire.. İktidar gücünü anayasal, yasal hukuk devleti düzeninin üstünde göre göre.. Anayasal, yasal düzenimizin evrensel insan hakları, demokrasi kriterlerini.. Hak-hukuk devleti düzeni içinde demokrasinin olmazları güçler ayrılığı ilkelerini, parlamento işleyişi, demokrasinin özerk kurumlarının varlığı-işleyişi ilkelerini.. Demokrasi adına olmazlar, yapılamayacakların hepsinde birden geçerli olmak üzere, aklına ne esmişse, canı ne istemiş, neleri çıkarlarına uygun bulmuşsa.. Yaşamın her alanına dönük iktidar icraatlarında sınır tanımaz oldu...

***

Sonuçta İktidarlarının güncel çıkarları adına Cemaatle ortak, yetmez ama evetçileri yandaş yaparak, sıkıştıkları Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kolay çıkışla birlikte yargıyı İktidarlarına tam bağlamaya yönelik 12 Eylül referandumlarıyla da istedikleri sonuçları almamışlar mıydı?Şimdi ilk kez seçimli yamuk hukuk düzenlemesi içinde cumhurbaşkanını seçme noktasında; kendileri de ortak cephe ve koro halinde 12 Eylül artı AKP’nin 12 Eylül’ü ile verilmiş abartılı yetkilerle, seçilmiş ama sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanı gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu itiraf ediyorlar. Anayasal düzenimize, parlamenter sisteme yaraşır bir anayasa değişikliğinde, anayasa değiştirme ilkelerine uymaksızın, dayatma ile söz konusu bozuk yapıyı düzeltme adına başkanlık sistemine geçiş formülü için dayatıyorlar.
Şimdilerde seçime aylar kala anayasa değiştirme gücü, koşulları olmadığından da var olan anayasal, yasal düzen içinde aday olup seçilmenin yolunu arıyorlar. Hele bir seçilirlerse, şimdiden bugünkü seçilmek istedikleri Cumhurbaşkanlığı koltuğunun anayasal, yasal hukuk düzenlemelerine uymayacaklarını ilan etmekte bile sakınca görmüyorlar. Kameralar karşısında, kitleler önünde ilan ettikleri gibi, halkın aslında cumhurbaşkanı değil “başkanını” seçeceğini ilan etme hak ve gücünde olduklarını ilan ediyorlar. Şak-tak ilişkisine alıştırılmış medyamızın haberleştirmesinde bu anayasaya, hukuk devleti düzenine aykırı ilanı, “Başbakan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra başkanlık sistemine geçişi ilan etti” demekle yetiniyorlar.
Ayrımında olmadan çoktan, galiba yıllardır, en çok da İktidarları icraatlarının içinde giderek boyutları ürküten dozlarda demokrasi, hukuk devleti düzeninin ayaklar altına alınmasını, düzenin işleyişi imiş gibi kabul etmeye, üç maymunları oynamaya alıştık... Alışmamış olsaydık sandık gücü ne olursa olsun demokratik düzen, hukuk devleti işleyişinin olmazlarına öncelikle İktidarlarının içinden gerekli itirazlar yapılırdı. Demokrasinin, hak-hukuk devleti düzeninin işleyişi alfabesinde “kol kırılır yen içinde kalır” anlamındaki, aslında mafya, aşiret, çağlar gerisinin töreleri içinde, biat kültürlerine ait bir kural geçerli kabul edilebilir mi
İsterseniz en suç gibi görünmeyen, Başbakan’ın ücretli danışmanları arasında kızının yeri olup olamayacağını sorgulamaktan başlasak? Rejimi demokrasi olan bir ülkede, kızının ücretli danışmanlık yaptığı bir başbakan duydunuz mu? Çok yetkin, diğer danışmanların üstünde bilgi birikimi, yetenekleri olsa dahi, demokratik düzen içinde Başbakan’ın kızının ücretli danışman olarak seçilebilmesi baştan aile ayrımcılığı, kayırımcılığını kültürel olarak kabul etmek, toplumda rol model olarak kötü örnek oluşturmak anlamına gelmiyor mu?
Yakın günlerde rejimi demokrasi olan ülkelerden birinde bir siyasi liderin seçim kampanyasında yasaların izin verdiği ölçülerin dışında bağış kabul ettiği duyulmuştu da hemen istifa etmek zorunda kalmamış mıydı? Haksızlık, hukuksuzluklara sustukça sıra herkeslere geliyor değil mi? Cemaat kadrolarının ya da kasetlerde yakalanan bakanların başlarına gelenlerden de AKP kadroları hiç ders almayacaklar mı? AKP’nin geleceği bizi hiç ilgilendirmez... Bizi haksızlık, hukuksuzluk, frensiz bu yürüyüş çok ama çok ilgilendiriyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları