İlan edilmiş bir cinayetin hikâyesi

21 Aralık 2016 Çarşamba

Kayseri’deki bombalı terör eyleminin olduğu günün akşamı...
Bir mahalle kahvesinde okey oynayan dört adam aralarında konuşuyorlardı.
“Şimdi artık siyasi cinayetler başlar” dedi biri.
Onu onayladı diğerleri.
Bir taş çekiyorlardı; bir kimin öldürüleceğini bulmaya çalışıyorlardı.
Bir gazeteci mi? Bir Kürt mü? Bir din adamı mı? Bir siyasi mi?
Sonra kimin kimi öldürmesi kimin işine yarar, onu konuştular.
Arada okeye döndüler.
Gürültülü bir şekilde taş dizdiler.
Çuha örtülü bir kahve masasının etrafında bir süre, ilan edilmiş cinayetlerin izini sürdüler.
Sonra sıkılıp başka bir konuya geçtiler.
İki gün sonra...
Bir pazartesi gecesi ekranlarda art arda iki ceset görüntüsü...
Biri Rus Büyükelçi; diğeri onun katili bir Türk polisi.
Kırmızı... Kıpkırmızı bir Pazartesi...
Marquez’in, ona Nobel kazandıran ünlü romanı Kırmızı Pazartesi, bir cinayetin göz göre göre işlenme hikâyesini anlatır.
Olay Kolombiya’da geçer...
İki erkek kardeş, ellerinde cinayet aletleri tüm kasabayı dolaşır ve öldürecekleri kişiyi ararlar;
Karşılaştıkları herkese onu öldüreceklerini anlatırlar.
Cinayetin işleneceği yer ve hatta saat bile tüm kasaba tarafından bilinir.
Ama bu durum cinayetin işlenmesini engellemez.
Kimse o iki kardeşi durdurmaya çalışmaz;
Kimse ölecek olanı uyarmaz.
Herkes her şeyi seyreder.
Ve cinayet işlenir.
Romanın asıl ismi Crónica de una muerte anunciada’dır.
Yani “İlan edilmiş bir cinayetin hikâyesi”.
Türkiye... tıpkı o romandaki gibi;
Artık ilan edilmiş cinayetler ülkesi.
Olacakları aslında hepimiz biliyoruz;
Katili her seferinde hepimiz tanıyoruz.
Yan sokağımızda oturuyor; üst katımızda yaşıyor; akrabamız; okul arkadaşımız; iş arkadaşımız; alışveriş yaptığımız esnafın çocuğu...
Aynı otobüsteyiz, aynı vapurda, aynı metroda, aynı sofrada, aynı dağda, aynı ovada... Olacaklar hakkında kitaplar okuduk, belgeseller izledik.
Buna dair romanlar, filmler, söyleşiler; gazetelerde yazılar, üniversitelerde dersler, kürsüler var.
Katil, doğdu doğacak; katil, büyüdü büyüyecek;
Hangi okullara gidecek, nasıl eğitimler alacak, nelere bilenecek...
Her şeyden haberimiz var.
Elinde bir silah, dilinde bir slogan, gerektiğinde dini, gerektiğinde milli...
Birden aramızda belirecek ve tetiği çekecek...
Öleceğiz.
Kürt, Türk, Ermeni, Rus...
Artık kimin ölmesi gerekiyorsa... sırayla.
Biz koca bir bilmecenin içinde yolumuzu kaybetmiş bir kalabalığız.
Soruları daha önceden bildiğimiz;
Cevapları defalarca ezberlediğimiz halde...
Sınavlardan her seferinde sıfır almakta;
Akıl dersinden hep ama hep sınıfta kalmaktayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları