Anayasayı Anımsatmak...

26 Nisan 2014 Cumartesi

Başbakan Erdoğan, “Ermeni Başsağlığı” açıklamasının olumlu tepkilerini devşirmeyi beklerken art arda gelen iki büyük olumsuz tepkiyle sarsılmış olmalı.
İlki TIME dergisinin düzenlediği anketle geldi.
Yandaşlarının tanımıyla Dünya Lideri (?) olmasına karşın TIME’ın düzenleyeceği anket için belirlenen uluslararası 100 siyasetçi listesinde yer alamadı.
Bu kez adaylar arasına Türkiye’den yalnızca Cumhurbaşkanı Gül girmişti.
Bu durum AKP’nin cumhurbaşkanı adayı konusunda da Gül’ün parlatılmasının önünü açtı. İki kardeş arasında yapılacağı belirtilen görüşmeler de ayrı bir anlam kazandı.

***

Anayasa Mahkemesi’nin 52’nci kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene doğal olarak damgayı, vurguladıklarıyla Başkan Haşim Kılıç vurdu.
Başbakan Erdoğan’ın Kılıç konuşurken içinden geçenlerin mimiklerine yansıyıp yansımadığını ekrandan izleme olanağını yeterli ölçüde bulamadık.
Oysa bir televizyon ekranından altyazı olarak geçirilen eleştiriye bile dayanamayan Başbakan’ın, yüzüne karşı dile getirilen sert eleştirileri dinlerkenki tavrı, siyasete yansıttığı öfke konusunda da yeni ipuçları verebilirdi.

***

Kılıç’ın sözlerini öteki bölümlerde yer alacağı için yinelemiyorum.
Ancak yansıttığı saptamalar ve değerlendirmeler, sert olmasına karşın yadsınamaz nitelikteydi.
AKP iktidarının, 1924 Anayasası’nın yürürlükte olduğu varsayımıyla yasa yapmakta oluşunun yarattığı yeni bir durumla karşı karşıyayız.
1924 Anayasası’na göre yasaların anayasaya aykırı olup olmadığının yanı sıra yasa maddelerinin uygulanmasında çıkan farklılıklar konusunda yorum yoluyla doğruyu gösterme yetkisi de TBMM’deydi.
Ancak 1961 Anayasası’yla bu yetki Anayasa Mahkemesi’ne devredildi.
Muhalefet partilerinin açıkça dile getirdiği aykırılık iddialarına karşın direnerek çıkarılan yasalar bu yaklaşımı ortaya koymaktadır.

***

Kılıç’ın açıklamaları, ülkede iktidarın oluşturduğu siyasal anlayışı birkaç dakika sonra yansıtmaya başladı.
Kılıç hemen hedef tahtasına konuldu.
İktidarın konuşmayı başarılı bir şekilde kendi çıkarı için kullanmayı başaracağı kuşkusuzdur.
Özellikle de Yüce Divan olarak önüne gelecek bakan yargılamalarını değersizleştirme olanağı varken...

***

Koca koca kişilerin sırf eleştiri olsun diye “mahkemenin mehabeti” için adliye binalarını ya da mahkeme salonlarını göstermeleri, hukuktaki sığlığımızı da ortaya koyuyor.
Mehabet yani saygı duyulması gereken büyüklük, binada ya da salonda değil, eski deyişle “meclisi muhakeme”dedir. Bugün yargılamanın bu bölümüne “duruşma” diyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları