Katil mi? Hiç kimse!

25 Aralık 2016 Pazar

PKK militanları Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez 9 Ocak 2013 günü öğle saatlerinde, Paris’teki Lafayette Sokağı 147 numarada öldürüldü. Fransız devletinin “Kürt Haber Merkezi” adı altında Sakine Cansız’a tahsis ettiği, kapısında hiçbir tabela olmayan gizli adres, PKK’nin gayriresmi “büyükelçiliği” olarak biliniyordu.
Cinayetler ancak yakından etkili 7.65’lik bir tabancayla işlenmiş, şarjördeki 10 kurşunun hiçbiri boşa gitmemiş; asıl hedefin Sakine Cansız olduğunu belirtmek üzere onun kafasına 4, diğerlerine 3’er mermi sıkılmış ve yarım dakikadan fazla sürmediği anlaşılan üçlü infaz, son derece profesyoneldi.
Oysa birkaç gün sonra Paris Adli Polis Merkezi’ne başvuran Ömer Güney’in değil profesyonel, amatör bir katil profili bile yoktu...
Sakine Cansız’ı son kez canlı gören tanık olarak, “sorumlu bir yurttaş” sıfatıyla, belki yardımı dokunur diye gelmişti emniyete.
Polisin karşısında 30 yaşında, sevimli, epeyce mahcup ve zararsız görünen bir genç adam vardı. Türk kökenli olmasına karşın, Kürt davası sempatizanıydı.
2008 yılında beyninde bir tümör ortaya çıkmıştı. Alın kemiğinin tam arkasında. Habis olmayan bir tümör. Bazen büyüyor, bazen küçülüyor, sara nöbetlerine yol açıyordu. Hafıza kayıpları yaşıyor, özürlü ödeneğiyle geçiniyordu.

***

Özel arabasıyla bir süredir Sakine Cansız’ın şoförlüğünü yapmaktaydı. Evet, evet; 9 Ocak’ta öğleye doğru uğramıştı, Lafayette Sokağı’ndaki daireye. Çıktığında, üçü de hayattaydı...
Ömer Güney olsa olsa profesyonel infazcıya kapıyı açan “rehber” olup beynindeki tümör kendisini kiralayan teşkilat için “Şam’da kayısı” bir artıydı. İnfazdan birkaç gün sonra polise gitmesi de kuşkusuz planın bir parçası...
Kendi ayağıyla geldiği polis merkezinde ifade verirken Merkez’in internet sitesindeki iletişim adresine bir e-posta ulaştı. Sahte kimlikli bir hesaptan gönderilen mesajda, “Üç kadın militanın katili Ömer Güney’dir” yazıyordu. Önce gözaltına alındı. Ardından tutuklandı. Geçmişi, ailesi, evi, her şeyi didik didik edildi.
Fransız suç soruşturma birimi, onun cinayete dahlini tartışılmaz kılacak kesin bir kanıta ulaşamadı.

***

Ama cinayet yerinden toplanan boş kovanlardan birinde, Güney’e ait olmayan, meçhul bir erkeğin DNA’sı saptanmıştı. Gerçek infazcıya ait olabilir miydi bu DNA?
2015 yılına gelindiğinde, polisin elindeki biricik şüpheli Ömer Güney’in hâlâ mahkemeye çıkarılmamış ve soruşturmada bir arpa boyu yol alınamamış olması, ilgimi çekti. Fransız gizli servisleri, yargıya gerekli belgeleri vermekte ayak sürüyor ve devlet, susuyordu.
Önce öldürülen üç militanın kadın ve Alevi Kürt oluşu dikkatimi çekti.
Ardından, Paris’teki üçlü infazdan sadece birkaç gün sonra Moskova’da PKK’ye silah satan Rus mafya babası Kürt asıllı “Ded Hasan”ın da böylesi profesyonel bir infaza kurban gidişi...
Cinayet yılı 2013’te, memlekette Oslo rüzgârları esiyor, Abdullah Öcalan mektupları okunuyordu.
Taraflardan biri diğerine, “Anlaşırız, ama kelle isteriz!” demiş olabilir miydi?
Peki PKK’ye destek veren Fransız devleti, sanki Türkiye’yi pek severmiş gibi niçin topraklarında işlenen bu infazı örtbas etmek istesindi? Bu sorunun yanıtı da kuşkusuz Sinop’ta yapılacak ve devamı gelecek olan nükleer santrallardaki Fransız ortaklığında yatıyordu. Fransa’nın akçeli çıkarı önünde, üç PKK’linin hayatına mal olan bir suikastın esamisi mi okunurdu?

***

2016 yılı başında kolları sıvadım. Sıkı bir araştırmayla infaza dair tüm bilgileri topladım. Ve Hiç Kimse* başlıklı bir polisiye roman yazdım. Moskova’da Ded Hasan’ın infazını da ele alarak, iki gerçek suikasttan yola çıkıp gerçekdışı bir komplo hayal etmiştim.
Meğer olayın özüne çok yaklaşmışım.
Öyle yaklaşmışım ki, Hiç Kimse yayımlandığı nisan ayından beri adım adım doğrulanıyor.
PKK’ye silah satmayı sürdüren Genç Şakrolakaplı Zahar Kalaşov, 2014’te İspanya tarafından adeta bir yıl önce Moskova’da “kim vurduya” giden Ded Hasan’ın yerini alsın diye serbest bırakılmıştı.
2015 Temmuz ayında, Türkiye’deki FETÖ’cü darbe girişiminden sadece bir gün önce Rus polisi tarafından tutuklandı. Rusya, darbe girişimi sırası ve sonrasında Türkiye’ye destek verdi, yanında yer aldı.
Paris’teki üçlü suikastın tek sanığı Ömer Güney’in mahkemeye çıkarılmayacağını tahmin etmiştim. Avukatı Anne Sophie Lagens, masum olduğuna inandığı müvekkilinin 5 Aralık 2016’da yapılacak ilk duruşmada serbest bırakılacağını, zaten hastalığının da çok ilerlediğini söylemişti.
Duruşma tarihi 23 Ocak 2017’ye ötelendi.
Ömer Güney, hapishanede öldürülmese bile ölmesi beklendi.
Üç yıl önce Paris’teki üçlü infaz dosyası da böylece kapandı. Moskova suikastı, keza.

*Hiç Kimse / Kırmızı Kedi Yayınları, 2016  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024
Kibir ve kir 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları