Aldıkaçtı - kaptıkaçtı

27 Aralık 2016 Salı

12 Eylül’ün darbe yönetiminin, 12 Eylül’ün darbe anayasa taslağını, lütfederek kısa bir süreliğine sözde demokratik tartışmaya açıldığı vitrini için sivil toplum örgütlerinin etkinlik düzenlemelerine izin verildiği günlerdi... Ankara’da sol demokratik platform geleneğinden gelen meslek örgütleri ilk ortak etkinliği düzenlemişlerdi. Kürsüdeki ilk konuşmacımız sevgili Uğur Mumcu, yasaklı dönemin açlığı içinde tıklım tıklım ayakta yer kalmamış salonun izleyicilerinin coşkulu desteğinde, hukukçu, esprili eleştirilerini zekâ süzgecinden geçirdiği analizlerinde “Aldıkaçtı, kaptıkaçtı..” diye diye laik Cumhuriyetin 1980’e kadar ulaşılmış örgütlü kazanımlarının bir bir gasp edilmesi projesini incelikli, şeytana pabucunu ters giydirecek incelikleriyle özetliyordu...
Prof. Orhan Aldıkaçtı, okuldan çok sayıda seminerlerinden de tanıdığım, insani ilişkilerinde sevimli bir insandı. 12 Eylül döneminin tüm emek, sendikal, toplumsal örgütlülüklerin hak gasplarında pek çok bilim insanının teknik hukuk kalıpları içinde, kasıtlarının ötesinde kötüye kullanılmış olmalarına da tanıklığın refleksiyle, “Osmanlı tarihimizde padişah korkusu, buyruğu galebe çalıp, İslamın gerçeklerine göre fetva vermekle yükümlü şeyhülislamların, İslam inancına ihanet, insanlık suçları işlediklerinin sayısız örneği vardır.. Padişah buyruklarının nedensonuç- kötü niyet kasıtlarına bakılmalıdır..” diye söze girme gereğini duymuştum...

***

Kurtuluş Savaşı, kuruluş destanının, Atatürk devrimleri, liderliğinde yazılışı, laik Cumhuriyet birikimleri üzerine, çok partili demokratik düzene geçiş sınavı, DP’nin sandık çoğunluğunda rejimi sallayan boyutlarda otoriterleşme, sağa kayış, laikliğe ihanet kirli siyasetinin önünü açan zaaflarıyla 27 Mayıs askeri darbe süreci yaşanmıştı. Askeri darbenin çözüm olarak pazarlanmasında iç dış odaklar etkisi, siyasal zaaflar bir yana, Yassıada yüzkarası, bir de gerçekten çağdaş, toplumsal örgütlü demokrasiye, evrensel insan hakları, hukuk düzeni, sosyal devlete, sendikal haklara geçişin önünü açan anayasal, yasal değişiklikler vardı. Türkiye 12 Eylül 1980’e kadar, bir toplum için topu topu 17 yıllık gibi kısa süreçte, dünya demokrasilerinde örneği görülmeyen hızlı gelişimi yakalamıştı.

***

Yaşamın her alanında insan odaklı gelişmede dünyada örneği olmayan bir patlama söz konusuydu. Üretim, en ileri ölçeklerle adil gelir dağılımı, toplumsal gelişim, hak arama örgütlülüklerinde güçlenme, sendikal haklar kullanımında dünyanın en ileri ülkelerine ulaşma eğrilerindeki muhteşem yükseliş, tüm emeği ile geçinenlerin sosyal refahı ile bütünleşmişti. Ne trajik bir durumdur ki sandıktan çıkan yeni sağ, siyasal iktidarların “lüks, ülkemiz için bol anayasa” çığlıkları ile tek kutuplu dünyaya doğru sürüklenişte, Türkiye için biçilmiş arka bahçe rolüyle de bütünleşmiş olarak, seçmen kitlelerini siyasal İslam, ırkçı vurgulamalarla afyonlama siyasetleri de güçlenmişti. Kestirmeden 12 Eylül askeri darbesi yaşatılmasa, 24 Ocak ekonomik kararları, liberal politikalar dayatmaları, Özalizm projeleri de gündeme gelmeyecekti...

***

Hafta sonu dünyada bir benzeri yaşanmamış, laik Cumhuriyeti değil sadece, Meclis’in kendi kendini de feshetmesi anlamına gelecek, parlamenter düzenden vazgeçme, adı Cumhurbaşkanlığı, anayasal diktatörlüğe geçiş girişimi için, AKP-MHP yönetim ortaklıklarının ürünü Anayasa Komisyonu çalışmaları vardı. Tasarının tümü üzerinden görüşmeler tamamlanmadan AKP’li komisyon başkanlığı maddelerin görüşülmesi geçişine kalkışınca, CHP’li milletvekilleri Aldıkaçtı çağrışımı ile “kaptıkaçtı” vurgusunu yaptılar...
Meclis iradesi, sivil anayasa hazırlamanın olmazsa olmaz hukuk kriterlerinin tümünü ayaklar altına alarak, partiler arası uzlaşıyı yok sayarak liderik çıkarları katında uzlaşmaların ürünü hazırlanmış bir metnin görüşülmesinde kavga kıyamet... AKP’li başkanlığın komisyon çalışmaları hukukunu yok sayarak atlatma girşimleri CHP’lilerin “kaptıkaçtı” çağrışımını haklı kılmıştı... Gerisi, sözde 12 Eylül askeri darbe anayasasından kurtuluş adına halkımız 14 yıl uyutulduktan sonra, sivil anayasa ile diktatör yaratma sonuçlarıyla çok daha vahim.. Şehit cenazeleri, iktidar ortaklığı ürünü FETÖ’cü darbe girişimi protestoları, derken dünkü içinde büyük açılışlarda.. başkanlık anayasasının muştulandığı kalabalıkların tümünde “Tekbir, Allahüekber” sloganlarının değişmezliği boşuna olmasa gerek...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları