Olaylar Ve Görüşler

Türkiye’deki bu hal, Fransa’daki o hal değildir

31 Aralık 2016 Cumartesi

Başta Cumhurbaşkanı ve AKP’li siyasetçileri nirengi alan medyadaki yandaş yorumcular sürekli “Fransa’da da OHAL var ve uzatılıp duruyor, hem de bizdeki gerektirici hallerden daha hafif koşullarda ilan edilmişti” örneklemesi yapıyorlar. Böylece OHAL ilanı ve uygulamalarını haklı göstermeye çalışıyorlar.

Fransa’da anayasanın 36. maddesi, Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilecek ve 12 günü aşması halinde parlamentonun iznine tabi bulunacak sıkıyönetim olanağını tanımıştır. Sıkıyönetimde sivil idarenin bazı yetki ve görevleri askeri idareye devredilir.

Öte yandan anayasa cumhurbaşkanına bazı hallerde olağandışı yetkiler kullanma olanağını da 16. maddesiyle vermiş bulunmaktadır.

Fransız hukukunda yasa ile düzenlenmiş bir başka yönetim hali daha vardır. Bu da acil hallere (l’état d’urgence) ilişkin 3 Nisan 1955 tarih ve 55-385 sayılı yasadır. Şu anda Fransa’da da uygulanıyor denilen aslında işte bu yasadır.

İlk kez 1955 yılında, Cezayir Kurtuluş Cephesi’nin bombalı eylemleri nedeniyle uygulanan yasa daha sonra 1958, 1961 gene Cezayir nedeniyle, daha sonra 1984 Yeni Kaledonya, 2005’te Paris banliyölerinde başlayan ayaklanmalara karşı nihayet 2015 Kasımı’nda IŞİD bombalı eylemleri üzerine yeniden yaşama geçirildi. Bu yasa kamu düzenini ağır biçimde bozucu yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, ya da doğal bir afetin meydana getireceği felaket nedeniyle başvurulması gereken acil önlemlerin alınmasına olanak veren bir yönetimi öngörmektedir.

Yasa tehdit ve tehlikenin etkin biçimde bertaraf edilmesi, meydana gelen zararların hızla giderilmesine hizmet etmek üzere sivil idareyi güçlendirmek ve gerektiğinde birtakım kamu özgürlüklerini de konu, yer ve zamanla bağlı olarak sınırlamak olanağını tanımaktadır.

Bu acil hal kararını hükümet, sıkıyönetimde olduğu gibi, 12 gün için alabilir. 12 günden sonra uzatılması ancak parlamentonun çıkaracağı tanınmış yetkileri azaltan ya da artıran düzenlemeleri içeren özel bir yasa ile olabilir.

Hükümet yasadaki düzenlemelere uygun olarak alacağı kararlar hakkında Meclisi ve Senatoyu sürekli ve geciktirmeden bilgilendirir. Meclis ve Senato da her zaman hükümetten uygulamanın nasıl cereyan ettiği hakkında ek bilgi isteyebilir.

Vurgulanması gereken önemli bir özellik de uygulama sona erdiğinde yasanın verdiği yetkiler, alınan önlemler de sona erer. Sonraya sarkmaz. Bu nedenle, Türkiye’deki uygulamanın aksine, kendisinden sonra ileriye yönelik kalıcı kararlar ve önlemler alınamaz, uygulamalar yapılamaz, kalıcı etki yaratacak kurallar konulamaz ve kurumlar oluşturulamaz.

Ancak, yargıç kararı olmaksızın gece ya da gündüz her türlü mekânda arama yapmak. Ancak milletvekillerinin, avukat, yargıç ve savcıların ya da gazetecilerin işyerlerinde idari emirle arama yapılamaz. Şüpheli kişiler hakkında idari yakalama önlemine başvurulabilir, ikamet ettiği yerden uzaklaştırılmasına, kamu güvenliği ve düzeni için tehlike oluşturduğuna dair inandırıcı ciddi nedenlerin olması halinde denetimli serbestlik koşullu ev hapsi kararı verilebilir, yurtdışına çıkış yasağı konulabilir. Terör bağlantılı internet sitelerinin bloke edilmesine karşılık yazılı, sözlü basın ile sinema ve tiyatrolar yasaklanamaz ve denetlenemez.

Görüldüğü gibi Türkiye’de olduğu gibi kanun gücünde kararnamelerle on binlerce kişi işten çıkarılıp, kişi ve kurumların mal varlıklarına el konulmamış, medya kapatmaları, gazeteci tutuklamaları, belediyelere kayyım atamaları yapılmamıştır. Ordunun, kolluğun, mülki idarenin, yargının kimyasıyla oynanmamıştır. Eğitim kurumları ve mensuplarına yönelik iktidar partisinin felsefesi doğrultusunda müdahaleler ve baskılara gidilmemiştir.

Böyleyken gerek parlamentoda gerekse dışında büyük bir muhalefet görülmektedir. Aralarında işçi ve memur sendikaları, Yargıç ve Savcılar Sendikası, avukatlar sendikası, insan hakları birlik ve derneklerinin bulunduğu 100 kuruluş ortak bir bildiriyle acil durum yönetiminin kaldırılmasını istediler. Yargıtay başkanı adli denetim eksikliğinin tehlikesine çok açık ifadelerle işaret eden bir konuşma yaptı. Bu muhalefet toplumsal bir oydaşlaşma yaratmış hükümetten de bu yönde sinyaller verilmeye başlamıştır.

Bütün bunlar ortadayken, Türkiye’deki OHAL ile Fransa’daki Acil Durum Yönetimini ne (Türkiye’dekine benzeterek AHAL diye kısaltalım ki karışıklık olmasın) yapısal olarak ne de uygulama olarak karşılaştırmak ve özdeşleştirmek gerçeği yansıtmamaktadır. Hele de Fransa’daki AHAL’i Türkiye’deki OHAL için örnek ve bahane olarak kullanmak kaba bir aldatmacadan başka bir şey değildir.

ENİS COŞKUN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları