Hikmet Çetinkaya

İnsanca, hakça düzen...

01 Ocak 2017 Pazar

2017’nin ilk günü...
Avuntularımızın gelgitlerinde nice yaşanmışlıkları düşünüyorken kendi kendime soruyorum:
“Yaşam süreci ötesinde insan her şeyi görebilir mi?”
Yanıtını yine kendim veriyorum:
“Böyle bir görüş, insanlığın ve Türkiye’nin geleceğini görmekle eşanlamlıdır ve yaşam ötesi bir değer taşır.”
İnsan bazen yaşamında çok şeyi göremez...
İnsan göremez ama her şeyi algılıyor ustalar...
Fransız Devrimi’ni kim gördü?
O devrimin içinde yaşayan kuşaklar mı?
Usta yanıt veriyor:
“Hiç sanmıyorum...”
Yaşanan an ve süreç doğruyla gerçek arasındaki ince çizgiyi içerir.
“An”ı yaşarken sürecin bilincindeysen gerçekten yaşıyorsun demektir; gerçeği bilip de doğruyu seçersen, tam anlamıyla insansın demektir.
Bu mutluluğun tanımıdır...
Yeni yılın ilk gününde eski zaman masalları içinde dolaşmak değil, yaşamı kucaklamak için toplumsal barışı gerçekleştirmek gerekir.
Toplumdaki kutuplaşmayı ortadan kaldırmak için çaba harcamak...
Kimse insanın, toplumun, ülkenin geleceğine nokta koyamaz; bu bağlamda virgüllerin çokluğuna bakıp mutsuzluğa kapılmak, çağdaş bireye yakışmaz.
Paylaşım, mutluluğun temel bereketidir...
Kimi zaman güneş ışınlarıyla yağmur damlaları birlikte toprağa inerken gökkuşağı oluşur.
Böyle bir görüntü, renklerin kardeşliğinden insanların kardeşliğine doğru akıp giden hayatı oluşturur.
Güzelliği insan kardeşliğiyle pekiştiririz.
Umuda yolculuğa çıkarız.
Bir sanatçı salt kendisi için üretmez, yarattığını paylaşmak isteği, bilincinin derinliğinde yatmaktadır.
Siyasetçi, ülkesi için vardır, kendi çıkarları için değil.
Toplumdaki kırılmaları önlemek için çalışır...

***

Yaşanan bir anın yazıyla somutlaştırılması bu kimi zaman; kimi zaman anla birlikte nice anlar yaşanır dünyada.
Sevmek, sevilmek, kimi zaman acıları, hüzünleri paylaşmak.
Sen onun acısını, kaygısını paylaştığın an toplumsal kutuplaşma olmaz.
Yaşadığımız coğrafya, kadim tarihimiz...
Sayfalarını çevirmeye başlayın isterseniz.
Paylaşım kavramı çağımızda toplumsal mutluluk felsefesinin o ortadireğidir. Nesnel anlamı elle tutulurcasına maddeleşmiştir.
Alın teriyle yaratılan üretimi hakça paylaştırmayı bilmeyen ülkelerde mutluluk değil bunalım artmaktadır.
İnsanoğlu paylaşım mutluluğunu paylaşım kavgasına dönüştürdükçe bunalımdan kurtulabilir mi?
İnsan yaşlandıkça zaman tüneline dönüyor, geziler sınıftaki kara tahtanın siyahlığını deliyor, lacivert soğuk bir gecenin içinde uzay yolculuğuna dönüşüyor.
Usta, bakın bu anı nasıl anlatıyor:
“Günlük yaşamda kimi zaman bir görüntü, esinti, renk, koku, davranış, ses, gürültü, belleğin gizemli kapısını vurur; çağrısıyla zamanın gerisine kayan düşünce eski bir kitabın unutulmuş sanılan yapraklarını çeviriverir.
Yaşadığını yeniden yaşamak için yıllarca öncesine dönersin...”

***

Ben de yıllar öncesine dönüyorum...
Büyük bir yüreklilikle laik demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ilkesini, toplumsal birlikteliği savunuyorum...
Türkiye 15/16 Temmuz 2016’daki hain bir darbe kalkışmasını halkın gücüyle FETÖ’nün kursağında bıraktı...
O zaman toplumsal birlik sağlandı.
12 Eylül generallerinin getirdiği seçim ve partiler yasası değiştirilmeli, yüzde 10 barajı yüzde 5’e çekilmeli, milletvekili önseçimi yapılmalı...
Hayat akıp gidiyor...
Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça düzen...
Acıların ve hüzünlerin olmadığı bir yıl olsun 2017...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları