‘Birlik ve beraberlik’

06 Ocak 2017 Cuma

Ben çok zor, ama gerçekten çok zor yazı yazan bir insanım...
Neyi yazacağıma, nasıl yazacağıma sancılı bir süreçten sonra zar zor karar veririm...
Kimi zaman yazı bittikten sonra, konuyu ya da konuyu ele alış biçimimi beğenmediğim için, tümünü siler, bambaşka bir yazıya başlarım.
Konuyu ve nasıl ele alacağımı belirledikten sonra bilgisayarın başına oturduğumda önce, içimden geldiği gibi serbestçe yazarım.
Sonra o ilk müsveddenin üzerinden en az on-on beş kez geçer, onu düzeltir, fazlalıkları atar, kısaltır, ifadeleri netleştiririm.
Bu yeniden okuma ve düzeltme işini, araya zaman ve başka işler koyarak yaparım ki, yazıyı tekrar okuduğumda, eksiklerim, hatalarım hemen gözüme çarpsın.
Uzun lafın kısası, sizin kimi zaman sadece başlığına bakıp geçtiğiniz, kimi zamansa birkaç dakika içinde okuyup bitirdiğiniz bir köşe yazısını ben saatlerce ve hatta kimi zaman günlerce uğraşarak yazarım.
Son zamanlarda medya ve özellikle de Cumhuriyet gazetesi üzerindeki baskıların bu sancılı yazı yazma sürecini tam bir işkenceye dönüştürdüğünü tahmin edebilirsiniz.
Bu yazıyı da üç kez yazdım, bitirdim, sildim, dördüncü kez yeniden yazıyorum...
İlk metinde, “Birlik ve Beraberlik” isteyen devlet büyüklerimizin ve onların medyadaki tetikçilerinin çeşitli etnik, dinsel, siyasal, kültürel, meslekî gruplar için söyledikleri sözleri alıntılıyordum...
Sonra da “Bu sözleri söyleyenler, topluma böylesine kin ve nefret dolu söylemlerle seslenenler, nasıl bir birlik ve beraberlik umut edebilirler” diye soruyordum.
Fakat ne yalan söyleyeyim bütün bu sözleri bir arada, önce yazıp sonra da okuyunca, dehşete kapıldım, “Ben bu sözleri bu ortamda tekrarlayamam” dedim.
İkinci yazıyı, medya tetikçilerini dışarda bırakarak sadece politikacıların çeşitli grupları eleştirirken söyledikleri sözler üzerine kurdum...
Yine olmadı; daha doğrusu yine çok ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, bölücü söylemler ortaya çıktı.
Üçüncü yazıyı sadece toplumun aklında kalan çarpıcı eleştirel söylemler üzerinden yazdım...
Tahmin edeceğiniz gibi o yazı da benim daima savunduğum barış, demokrasi ve insan hakları gibi kavramlara pek hizmet eder nitelikte olmadı.
Şimdi bu dördüncü yazıyı, söylemler değil, eylemler üzerine yazdım.

***

EĞER GERÇEKTEN TOPLUMSAL “BİRLİK VE BERABERLİK” İSTİYORSANIZ:
1) Medyada nefret söylemi kusan tetikçileri susturun.
2) Sosyal medyada nefret yayan trolleri durdurun.
3) Muhalifleri tutuklamaktan vazgeçin.
4) Hapisteki yazarları, gazetecileri, politikacıları tahliye edin, davaları tutuksuz görülsün.
5) Hiçbir etnik, dinsel, siyasal, kültürel, meslekî grubu toptan suçlamayın, bunlar hakkında, dışlayıcı nefret söylemi kullanmayın.
6) Ve asıl, başta Anayasa değişikliği olmak kaydıyla, kendi çözümlerinizi topluma kanırta kanırta dayatmaktan vazgeçin; demokratik süreçleri işletin, uzlaşma ve danışma mekanizmalarını kullanın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları