Şoklama!

08 Ocak 2017 Pazar

Kapitalizm Mao’nun dediği gibi “kâğıttan bir kaplan” değil, yaşamak için sürekli yepyeni yöntemler geliştiren dev bir mekanizmadır. Şimdi size iki deneyden söz edeceğim. Bunlardan birincisi “Stanford Deneyi”. Bu deney, ünlü Amerikan üniversitesi Stanford’un psikoloji bölümünde gerçekleştirilmiş. O kadar önemli bir deney ki, filmlere, belgesellere konu olmuş. Ünlü bir psikoloji profesörü, okulun bir bölümünü bir hapishaneye çevirerek, günlüğü 15 dolardan Stanford öğrencilerinden 30 denekle işe girişiyor. Deneklerden bir kısmı mahkûm, bir kısmı gardiyan oluyor. Ve olay başlıyor, deneklere asla fiziki bir saldırı yapılmayacağına dair bir sözleşme de imzalatılıyor. Olayın daha ikinci gününde gardiyanlar mahkûmlara acımasızca davranmaya başlıyorlar. Mahkûmlar da kuzu kuzu bu davranışları kabul ediyorlar. Deneyin üçüncü gününde, mahkûmlardan biri deliriyor ve revire gidiyor ama gardiyanların zulmü devam ediyor; mahkûm denekler de bu zulmü kabul ediyorlar. İş o hale geliyor ki, profesör ve ekibi deneyin altıncı gününde, bu iş bu kadar deyip deneyi bitiriyorlar. O günden sonra da deneyi yapan profesör, “insanoğlunun zulmü bu kadar kolay kabul etmesi üstüne” kafa yormaya başlıyor. Deney de faşizmin, insanoğlunu nasıl ele geçirdiğini anlatan bir veri olarak kabul ediliyor.
İkinci deney, Şoklama! Bir grup insana hayatlarında hayal bile edemeyecekleri olaylar yaşatılıyor. Bu kapalı bir yerde gerçekleşiyor. Deneklerin bulunduğu yerde bombalar patlatılıyor, içme suyuna zehir atılıyor, içlerinden sürekli birileri kayboluyor, sonuçta deney sona erdiriliyor çünkü deneklerden bir kısmı intihar eğilimi gösteriyor, bir kısmı ise deliriyor. Deney de hasır altı ediliyor. Ama insanların normal yaşamlarında beklemedikleri olayları arka arkaya yaşadıklarında, şaşkın, kararsız, sinik hale gelecekleri, bir yerlerde kapitalizm bilgi hanesine yazılıyor. İlk uygulamalar Latin Amerika ülkelerinde başlıyor. Sürekli bir çatışma ortamı yaratılıyor, gazeteciler kaçırılıp öldürülüyor. Resmen Amerikan şirketlerinin desteklediği darbeler başlıyor. Sonuç, Latin Amerika’nın tüm kaynakları yıllarca çokuluslu şirketlerin emrine geçiyor.
Bu şoklama deneyimi daha sonra Afganistan’da ve Pakistan’da uygulanıyor. Sersemletilen geniş yığınlar bir süre sonra format atılmak için çok elverişli bir hale geliyorlar. Az da olsa mevcut direniş kırılıyor. Böylece dünyanın en iyi Afyon’u Afganistan’a hiç yaramadan, doğrudan çokuluslu şirketlerin depolarına gidiyor. Malum, afyon bütün ilaçların hammaddesidir.
Sırada elbette Ortadoğu var. Kapitalizm Ortadoğu halklarını şoklamaya başlıyor. Önce ne olduğu pek belli olmayan “Baharlar” yaşanıyor, ardından güvenlik şirketlerinin özel askerleri Irak’a girerek ilk çatışmaları başlatıyorlar. Bu arada zaten mezheplere ayrılmış Ortadoğu yepyeni bir örgütle karşılaşıyor. Kafa kesen ve güya İslam devleti kurmaya çalışan bir örgütle! IŞİD.
Ve Ortadoğu halkları şaşkın, korkutulmuş, sinmiş bir hale getiriliyor.
Şimdi onlara bir format atmak gerekiyor. Çünkü kapitalizm sadece silah satarak ayakta kalmaz, gıda satmalı, ilaç satmalı, inşaat malzemesi satmalı. Ve insanlar sadece tüketmeyi düşünmeli. Sadece tüketmeyi! Şimdi arka arkaya gelen terör eylemleriyle Türkiye de İslami bir yaşam tarzına evrilsin diye şoklanıyor. Her patlamanın, her saldırının tek bir nedeni var. Ülkedeki mevcut çok mezhepli, çok farklı yaşam tarzlarının birliğini bozmak ve ülke insanlarını yeniden formatlamak! Çünkü şaşıran, korkuya düşen bir halkı formatlamak çok kolay. Şimdi bütün işimiz bu formatlamaya karşı çıkmak! Nasıl mı? Bilerek, soğukkanlılıkla ve bedel ödeyerek.
Yoksa tıpkı İspanya gibi kırk yıl bir diktatörün emriyle yaşayacağız! Durum bu. Bu arada bir de Amerika’yla Rusya bizim ülkede savaş oyunu oynuyorlar. Çimen de gene biz oluyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları