Olaylar Ve Görüşler

Oylamada aceleniz nedir?

21 Ocak 2017 Cumartesi

Anayasa değişikliğinde bir şey gizlemiyorlarsa bıraksınlar tartışalım ve tartışmanın yeterince yapıldığı kanaatine ulaşıp sandık başına gittiğinde halk, özgür iradesine göre oy verir. Neyi gizliyorlar acaba? Soru budur ve biz işte gizledikleri şeye ‘hayır’ diyoruz.

 

Hak ve hürriyetleri kuşa çeviren ’82 Anayasası’nı savunacak değilim. Hatırlar mısınız; ’82 Anayasasını halka oylatan darbeciler, “Ya evet dersiniz ya da yeni bir anayasa hazırlanana dek biz kalırız” demişlerdi. “Ya kırk satır, ya kırk katır” tehdidiyle karşılaşan halk, o anayasayı yüzde 92 oyla kabul etmişti. Hayır oranıysa yüzde 8’di.
O koşullarda hayır oyu kullanmak büyük bir cesaret gerektiriyordu... Zira içine konulan şeffaf zarftan oyun rengi görülebilirdi. Herkesin görmesi demek, cuntacıların da görmesi demekti ve kendi ailemden biliyorum, bu durumun size baskı ve şiddet olarak geri dönmesi işten bile değildi.

Erdoğan düşmanlığı mı?
İnsanları vicdanlarıyla ve ailesinin can güvenliği arasında bir tercihe zorlayan o anayasanın dikiş tutması beklenemezdi; nitekim pek çok kez değişikliğe uğratıldı. Yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimlerde cuntacıların desteklediği parti (Milliyetçi Demokrasi Partisi), yüzde 23.26 oy alabilmişti. Hiçbir baskıyla karşılaşmadan ve tamamen serbest iradeyle oylanmış olsaydı 82 Anayasası’nın reddedileceği kesindi.
Hükümetler, özellikle de 15 yıldır ülkeyi yöneten AKP hükümeti, haklardan ve hürriyetlerden yoksun bu durumu bahane ederek, ’82 Anayasası’nda pek çok kez değişiklik yaptı. Ama ilk kez, bir değişiklik önerisi, rejim değişikliğini amaçlıyor.
Üstelik bu değişikliği, “yangından mal kaçırırcasına” alelacele yapmak istiyorlar. Türkiye’nin temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan, kuvvetler ayrılığı ilkesini eşit oranda işleten, yasaları ihlal ettiğinde gerekli yaptırımları hakkaniyet çerçevesinde uygulayabilen, yönetsel mekanizmaları evrensel ilkeler ışığında gerçekleştirebilecek bir sisteme ihtiyacı var ama o ihtiyaç, AKP’nin, MHP’yi de yedeğine alarak yapmak istediği değişiklikle karşılanmıyor.
Tam tersine mevcut anayasal rejim, daha da kötüleştirilip tek kişinin inisiyatifine verilmek isteniyor.
“Tek kişi” denilince iktidar, muhalefetin “Erdoğan düşmanlığı” yaptığını, oysa anayasa değişikliğinin Türkiye’nin ihtiyacına cevap verdiğini iddia ediyor.
Öyle midir? Eğer öyleyse, iktidar tarafı hazırladığı teklife güveniyorsa acaba neden süreci, “oldu bitti”ye getirmek istiyor?

Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?
AKP ve MHP’nin toplam milletvekili sayısının paketi referanduma götürmek için yeterli ve Erdoğan’ın güçlü bir halk desteği olduğuna göre acaba niçin oylamalar sırasında milletvekillerinin kullandıkları oyları kontrol etmek istiyorlar ve acaba neden “gizli oy” kuralına uyulmuyor?
Daha da önemlisi AKP, MHP ile ortak hazırladığı anayasa paketinin yeterince tartışılmasına acaba neden izin vermiyor?

Çok mu gecikir?
Nereye geç kalıyoruz acaba?
Anlaşılsın diye imkânsız bir örnek veriyorum ama varsayalım ki 133 CHP’li vekilin her biri, 18 maddenin her biri üzerinde yaklaşık bir saat konuşsa toplam 2660 saat eder ve bu da ortalama 110 gün eder; yani yaklaşık dört ay gibi bir zaman geçer. Dolayısıyla referandum, nisanda değil de ekimde yapılmış olur. Edip Cansever’in dizelerine sığınarak söylüyorum; “Her yere yetişilir /Hiçbir şeye geç kalınmaz”.
Paket üzerinde uzlaşan AKP ve MHP’nin, TBMM’deki sayıları 358, kitle desteği yüzde 60’ın üzerinde ve hedeflenen ilk seçim için öngörülen tarih, 2019 olduğuna göre tartışmaktan kaçması, işin içinde bir “bit yeniği” olduğu kuşkusunu artırıyor.
Vekil ve halk desteği avantajına sahip tarafın kendisine daha fazla güvenmesi gerekmez mi?
Bir şey gizlemiyorlarsa bıraksınlar tartışalım ve emin olsunlar; tartışmanın yeterince yapıldığı kanaatine ulaşıp sandık başına gittiğinde halk, özgür iradesine göre oy verir.
Neyi gizliyorlar acaba?
Soru budur ve biz işte gizledikleri şeye hayır diyoruz.

 

YÜKSEL IŞIK
Gazeteci-Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları