Olaylar Ve Görüşler

Baas aslında alevi değil, arap milliyetçisidir

25 Ocak 2017 Çarşamba

Türkiye ile Suriye arasında 2011 yılında vize uygulaması kalktığında ne çok sevinmiştim. Bunu fırsat bilip Doğu Akdeniz’in tarih ve kültür zenginliğinden payını fazlasıyla almış Suriye’ye daha sık gider oldum. Komşu ülkeme, Antakya’dan bindiğim dolmuşla gitmek ne güzeldi! Fakat bu mutluluk uzun sürmedi...

Suriye’de yıllarca süren çatışmalar yüzünden binlerce insan öldü, milyonlarca insan yerinden- yurdundan oldu ve sadece burasının değil dünya ortak mirası olan tarihi mekânlar yerle bir oldu!

Radikal İslamcı örgütlerin “cihat” yeri gördükleri Suriye’de, sloganları “Aleviler mezara, Hıristiyanlar Beyrut’a”ydı. Bizde ise “Müslüman Kardeşler” odaklı, neo-Osmanlı soslu politikasının borazanlığını yapan yandaş medya sıklıkla Suriye’deki Alevileri hedef aldı, almaya da devam ediyor.

Oysa, Esad yönetimi Alevilerin statüsünü pek çok yönden yükseltmiş olsa da, Alevilerin hepsi ekonomik açıdan ihya olmuş değillerdi, çoğu diğer Suriyeliler gibi ekonomik açıdan zor durumdaydı. Anadolu’da olduğu gibi yüzyıllar boyu zulümden kaçmak için dağlık alanlarda yaşayan ve yeni yeni şehirleşen Aleviler, bir de radikal İslamcı örgütlerle karşı karşıya kaldılar. Suriye’de Alevilerin çoğu büyük kentlerin kenar mahallelerinde ya da köylerde yaşıyorlardı. Ayrıca sisteme ters düşen birçok Alevi düşünür ve aydın Hafız Esad zamanında hapse düşmüştü.

Kurucu üç arkadaş

Ayrıca Suriye’de 46 yıldır iktidarda olan Baas, mezhep değil Arap milliyetçiliği temelinde kurulmuş sosyalist bir partidir. Baas Partisi’nin fikir babaları farklı dinden ve mezhepten gelen üç arkadaştı: 1910’da doğumlu Rum Ortodoks Mişel Eflak, 1912 doğumlu Sünni Müslüman Saláh Bitar ve 1908 İskenderun doğumlu Alevi Zeki Arsuzi.

İskenderun’daki Alevi Arapları temsil eden Zeki El Arsuzi’nin başında olduğu Sancak Savunma Komitesi daha Arap milliyetçisi, daha bağımsızlıkçı ve laik bir politika yanlısıydı. El Arsuzi, Hatay’ın 1939’da Türkiye’ye katılmasıyla Beyrut’a geçmiş ve Suriye’de iktidara gelecek Baas partisinin kurucuları arasında yer almıştı.

Mişel Eflak ve Saláh Bitar ve Zeki Arsuzi üçü de Paris’te felsefe okumaya gitmişlerdi. 1943’te “El Baas el Arabi” yani “Arap Dirilişi” adını verdikleri hareket, Şam’da, 1947’de siyasi partiye döndü. “Baas Partisi” böylelikle resmen kurulmuş oldu ve genel sekreterliğe Mişel Eflak seçildi. Tüzüklerinde, kuruluş amaçları “Arap dünyasını tek bir bağımsız devlet haline getirmek için mücadele” diye yazılmıştı.

Saláh Bitar ve Mişel Eflak, sonraki yıllarda önemli görevler alsalar da sürgüne gönderilmekten kurtulamadılar. Gidişattan hoşnut olmayan Alevi subayların yer aldığı gizli bir askeri komite, 1963’te darbe girişiminde bulundu. Bu subaylardan Hafız el Esad ve Salah Cedid, 1966’da Eflak ve Salah el-Bitar’ı devre dışı bırakarak Arsuzi’yi, yenilenen Baas Partisi’nin “Sokrates”i olarak göreve çağırdılar. Arsuzi’nin görevi, Suriye ordusuna Baas doktrinini aşılamaktı.

Hafız el - Esad

Suriye’de 1940’lardan itibaren, pek çok hırslı Alevi genci orduya ya da Humus Askeri Akademisi’ne girdi. Bunlardan birisi de Hafız el - Esad’dı. 1930’da Türkiye’ye sınır olan Lazkiye’nin Kardaha bölgesinde doğdu. Kalabiya aşiretindendi. 16 yaşında Baas Partisi üyesi oldu. Hafız Esad, azınlık bir mezhepten olup da okuyan ve hava kuvvetlerine giren ilklerdendi. 1958’de eğitim için SSCB’ye gönderildi. 1963’te genç bir subay olarak ilk darbesine karıştı. 1966’da Baas’ı iktidara getiren darbede Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hafız Esad, Milli Savunma Bakanlığı görevini üstlendi. Ve Baas Partisi’ndeki gücünü artırıp 1970’te kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. Bir zamanların yoksul, hırslı genç Alevi subayı, yönetimi ele geçirdikten sonra “muhaberat”ı kurdu; ülkenin farklı güvenlik ve istihbarat birimleri birbirini gözlüyor, kontrol ediyordu. Sokakta, gizli polis halkı takip ediyor, bu gizli polisi de bir başkası...

Hafız Esad, döneminde Ortadoğu’nun ve hatta uluslararası siyasetin ustası olarak kabul gördü. Suriye’nin 1967’de İsrail’e kaptırdığı Golan Tepeleri’ni geri alamadı ama kendi imajını öyle inşa etti ki, “Ortadoğu’da Suriye’siz barış olmaz” düşüncesini yerleştirdi. Çok sayıda Aleviyi, Baas Partisi’nin güvenlik birimlerinin en üst mevkilerine ve ordunun kilit noktalarına getirdi. O zaman, her üç askeri akademi öğrencisinden ikisi ve ordudaki yüksek rütbeli subayların yarısından fazlası Alevi kökenliydi.

Alevilerin statüsü, Hafız Esad’ın 1970’te devletin başına geçtikten sonra az da olsa yükselmeye başladı. Daha önceki iktidarlar tarafından Müslüman olarak görülmeyen hatta “kâfir” denilen Aleviler için dönemin önde gelen Şii liderlerinden Ayetullah Musa el - Sadr, 1974’te Alevileri gerçek Müslüman olarak gördüğünü söyledi.

Yanlış ve eksik bilgi

Bu arada, Baas Partisi Arap milliyetçiliği üzerine kurulu bir parti olduğundan özellikle Hafız Esad döneminde sadece Alevilerden değil herhangi diğer bir azınlıktan bahsetmek tabuydu. Pragmatik çıkışlarıyla hafızalara kazınan Hafız Esad, rejimini tüccar sınıfı, Sünni din adamları ve asker arasındaki tarihi birliktelik üzerine kurmuştu.

Kanal kanal dolaşıp hemen hemen her konuda uzmanlık taslayan şahıslar taraflı, yanlış ve noksan bilgileriyle ne yazık ki kendilerini dinleyenleri de yanlış yönlendiriyorlar. Bu da sonradan düzeltilmesi zor olan sonuçlara neden oluyor...

GÜL ATMACA



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları