Özgür Mumcu

Bahçeli’ye bir soru

25 Ocak 2017 Çarşamba

Erdoğan, nihayet kısmen de olsa istediğine ulaştı. 7 Haziran seçiminden önce anayasanın gerektirdiği tarafsızlığı kolayca çiğneyerek başkanlık için gerekli 400 milletvekilini talep etmişti. Seçmen bu talebe hem haziran hem de devamındaki kasım seçiminde hayır dedi.
Çözüm sürecinin sona ermesinde herhalde “seni başkan yaptırmayacağız” çıkışının rolü göz ardı edilemez. Gazete arşivleri ortada, Erdoğan ve iktidar medyasının neden sonra bu mutabakatı çöpe attıkları açık.
HDP’den başkanlığa destek gelmeyeceği anlaşılınca ve seçim meydanlarında elde Kürtçe Kuran sallayarak muhafazakâr Kürtlerden yeterli oy alınamayınca dümenin sert bir milliyetçiliğe kırıldığı da herhalde bir sır değil.
AKP, milliyetçi oyların büyük katkısıyla oy oranını tek başına iktidar olacak kadar artırdı. Formül tutmuştu.
15 Temmuz darbe girişiminin “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendirilmesi boşuna değil. Darbe sonrası Anayasa Mahkemesi’nin intihar etmesi sonucunda hiçbir yargısal denetime tabi olmayan bir OHAL düzeni kuruldu. Anayasa Mahkemesi’nin eski içtihadını ayaklar altına alarak verdiği kararın tarihi 12 Ekim. O tarihten itibaren OHAL KHK’si ile OHAL ile ilgili olsun ya da olmasın herhangi bir konunun herhangi bir şekilde düzenlenebilmesine imkân veren bir sisteme geçildi.
Çok değil 3 gün sonra, 15 Ekim’de ise Devlet Bahçeli’nin açıklaması geldi:
“Başkanlık sistemine geçme arzusu taşıyanlar bir fiili durum yaratmışlardır. Bu fiili durum, bu şekliyle devam ederse Türkiye, bir kriz ve kaos ortamına sürüklenebilir. TBMM’ye bir metnin getirilmesinde yarar vardır. Metin geldiği zaman MHP de metin üzerinde değerlendirme yapacak ve anayasa değişikliği prosedürü çerçevesinde Meclis’teki çalışmalara katkı sağlayacak.”
Herhalde Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile Bahçeli’nin başkanlığa kucak açan açıklamasının ardı ardına gelmesi de tesadüf sayılmaz.
Nihayetinde sayın Bahçeli ve ona bağlı milletvekilleri AKP’nin anayasa değişikliği önerisini kabul etti. Sırada referandum var.
Bahçeli, getirilen denetimsiz OHAL rejiminin bir “fiili durum” olduğu değerlendirmesini yapıyor ve bunun sürmesinin bir kriz ve kaos ortamıyla sonuçlanacağı değerlendirmesinde bulunuyordu.
Gelgelelim, getirilen anayasa değişikliği bu fiili durumun sabitleştirilmesinden ve hatta bazı açılardan daha da derinleştirilmesinden ibaret.
Anayasa değişikliğiyle getirilen özünde tek bir kişiye sınırsız OHAL yetkileri vermekten ibaret. Bunun da siyaset bilimi ve anayasa hukuku literatüründe tek bir adı vardır ve bu rejimle yönetilen memleketlerin itibarı ve refahı maalesef bir gurur vesilesi değildir.
Sayın Bahçeli’nin biraz fikir namusu varsa, referandum sürecinde şu soruya cevap vermesi şart: Madem yaratılan fiili denetimsiz OHAL rejimi bir kriz ve kaos ortamına yol açacak diye düşündünüz neden bu fiili denetimsiz OHAL rejimini bir anayasal kurala dönüştürdünüz? Hem de geçmişte başkanlık rejimi aleyhine attığınız onlarca nutkun izleri siyaset yolculuğunuzda taptazeyken.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları