Başkanlık gelirse – işçi ve taşeron gözüyle (1)

27 Ocak 2017 Cuma

Yangından mal kaçırılırcasına Meclis’ten geçirilip referandumda halkın onayına sunulacak olan anayasa değişikliği ve başkanlık bu ülkenin birincil gündem maddesi. Terörün, ekonomik krizin, her gün gelen şehit haberlerinin, işsizliğin falan hep önünde. Oluşturulan algı tek: “Başkanlık” gelecek tüm sorunlar sona erecek. Yersen!
Hadi biraz örnekler üzerinden ilerleyelim... İlk örnek işçi gözünden yeni anayasa ve başkanlık...
Sen işçi kardeşim, sen taşeron işçi kardeşim! 2016 yılında, bin dokuz yüz yetmiş, rakam ile 1970 işçi, iş kazasında hayatını kaybetti. 2006-2014 arasında iş kazalarından ve meslek hastalıklarından dolayı hayatını kaybeden işçi sayısı 11 bin 154. Sen sağ kalmayı başardın. Şanslısın! Peki, Türkiye’nin ölümlü iş kazalarında ilk sıralarda olduğunu ve bugüne kadar AKP iktidarının bu sayıyı geriletmek için kılını bile kıpırdatmadığını biliyor musun? İş cinayetleri inşaat, maden, tarım ve taşımacılık sektörlerinde yoğunlaşıyor. Bunlar, kârlılık oranının en yüksek olduğu; bu yüksek kârın da düşük maliyetle sağlandığı sektörler. Tabii şunu da ilave etmek gerek. Çoğunun AKP iktidarı ile yıllar boyu dirsek teması ile iş yaptığı, ihale kaptığı şirketler... Güvencesiz, ağır koşullarda, ölümüne çalışmaya devam... Nasıl olsa işveren hemen aklanıveriyor.
Ya seni sürekli seçim malzemesi yaptığını biliyor musun? 1 Kasım 2015 seçimlerinde asıl işlerde çalışan taşerona kadro vaadi kampanyanın önemli unsurlarından biriydi. Mart 2016’da bu vaadini “kamuda çalışan tüm taşeron işçilere kadro” diye genişletti. Ne oldu peki? Koca bir sıfır. Orta vadeli programın içine bu vaadin esamesi bile girmedi. Özel sektörde zaten bir değişiklik yoktu. Aynen devam. 1 milyon 500 bin işçiden bahsediyoruz. Aileleri ile birlikte 6 milyona yakın insanın hayatını yakından ilgilendiren bir konu.
Peki, “Başkanlığa ve Yeni Anayasa”ya evet dersen sendikal haklarının tamamen yok olacağını biliyor musun? “Zaten sendikal hakkım mı vardı” diyeceksin belki. Haklısın ama en azından yasalarda vardı. Hükümetler bunu, yok “Bakanlar Kurulu kararı” yok “OHAL” deyip tırpanladı durdu, ama şunu unutma. Demokrasi olmadan, hukuk devleti olmadan işçinin, çalışanın hakları sadece tek adamın ağzından çıkacak cümleye bağlıdır. Ve yeni anayasaya göre Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi adı altında kararname düzenleme yetkisi tek kişiye, Cumhurbaşkanı’na veriliyor. Anlayacağın bu konuda mücadele vermenin bile önü kesilecektir. Aziz Çelik BirGün gazetesinde önemli bir noktaya dikkat çekti: Sendikal hakların en güvenceli olduğu 13 ülkenin 11’inde parlamenter rejim geçerli. Sendikal hakların en kötü olduğu ülkelerin ezici çoğunluğu ise başkanlık rejimine sahip ülkeler... Bilmem bu senin için bir şey ifade ediyor mu?
Şimdi “Başkanlık gelecek tüm sorunlar bitecek” diyorlar. 14 yıllık kesintisiz tek parti iktidarında şu yukarıda sıraladıklarımızdan hangisinde bir nebze senin lehine ilerleme sağlandı? Hiçbirinde değil mi? Bunun hesabını sormadan ve yanıtını almadan atacağın oyun sorumluluğunu taşımak önemli. Bu sadece senin değil çocuğunun hatta onun çocuklarının da geleceğini yakından ilgilendiriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları