Işığa kavuşmak...

04 Şubat 2017 Cumartesi

-“Makula deliği!”
-“Makula deliği mi? O da ne?”

-“Retina da bir bölge…. Şaka değil. Bu çok ciddi bir sorun. Sizin programınızı bilmiyorum ama ben kendi programımı biliyorum!” dedi doktor ve hiç bana danışmadan derhal ameliyatı organize etmek için önündeki telefona davrandı.
Oysa ki ben sadece gözlük numaramı değiştirmek için rutin bir göz kontrolüne gittiğimi düşünüyordum.
Son dönemde bilgisayarda yazarken görüşümde tam tarif edemediğim, netleyemediğim bir fark hissetmiştim. En sonunda bir gün, Merkel’in TV ekranında tek yanağının Dali’nin adeta “Eriyen Saatleri” misali hafifçe yana yamulmuş, içe göçmüş şeklini izlediğimde, astigmatımın çıktığını düşündüm. Soluğu gitgide “Yıldız Savaşları”nı andıran süper lazer aletlerle yapılan ayrıntılı bir göz muayenesinde aldım.
Jet hızıyla kendimi iki günde bayağı genel anestezi ile yapılan bir ameliyatta bulacağım aklıma gelmemişti.
Bu -şok…şok…şok…- durumlarda insan hissizleşiyor.
Korku ve endişeden ziyade olanları film şeridi gibi yaşadığımı söyleyebilirim.
Tam Noel ertesi ve yılbaşı arifesi, doktorum Roma’da sadece Vatikan’la çalışan bir klinik ayarlayabilmişti...
Tek gece kaldığım klinik, Türk dizilerinde sürekli gördüğümüz Versace dekorlu süper lüks hastanelere hiç benzemiyordu. Bana ayrılan oda, daha çok 1950’li yılların dönem filmlerini andırıyordu.
Demir iki karyola karşısında üzerinde pembe patiska örtülü tahta bir masa duruyor ve etrafımda baştan aşağı beyazlar giymiş hemşire rahibeler dönüyordu…
 
Tolstoy’la iyileşmek
Müdahalenin en meşakkatli yanı gerçekte aslında ameliyat sonrası oluyor. Ameliyat yerinin onarılması ve iyileşmesi için göze bol gaz veriliyor. O gazların yoğun biçimde sonra ameliyat yerine teksif olması için bir hafta - on gün boyunca sadece yüz üstü Sfenks gibi yatmanız gerekiyor.
Bu sürede bol bol düşünmekten ve de kendinizle baş başa kalmaktan başka hiçbir şey yapamıyorsunuz…
Kâbusun bu en tatsız faslını ben “sesli kitap” dinleyerek aştım.
“Audio-books”tan beni günlerce oyalayacak bir kitabı, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ını indirdim. Ve onunla neredeyse ameliyatlı gözümü dahi unuttum.
“Savaş ve Barış” beni 19. yüzyıl Rusya’sının aristokrat davetlerinde kadınların tuvaletlerinin hareket ettiklerinde çıkarttıkları hışırtıları dahi duyabildiğim… zamansız bir dünyaya ışınladı. Başka türlü artık okumaya vakit ayıramayacağım 1300 sayfalık bir yazı şaheserinin ve edebiyat mimarisinin içinde buldum kendimi.
Bütünüyle gerçeklerden yalıtılmış bu tamamiyle sanal düş dünyasında ne var ki ancak Reina saldırısına dek barınabildim…
Eşimin Reina katliamının ardından kulağıma sürekli dayadığı radyodan gelen haber bombardımanı, bir Sfenks gibi burun üstü yattığım yatağımda dahi gelip beni buldu.
Gazeteleri okumak ve yazıya dönmek ise çok daha uzun zaman aldı.
Çivisi çıkan bu dünyanın hallerini, yeniden gün be gün okuyarak izleyebilmek ve günceli takip edebilecek noktaya gelmek bir aylık bir sürece yayıldı…
Makulada -sağ gözümdeki- delik başarıyla kapandı. Ancak delik hangi sürede oluşuyorsa, ameliyat ertesinde gözün eski görüş kapasitesine kavuşması da yaklaşık
o kadar zaman alıyormuş... Bu nedenle bilgisayar başına dönecek kıvama yeni geldim.
Bu uzun süre boyunca arayan, soran ve ilgilerini esirgemeyen tüm okurlara, can dostlara gösterdikleri yakınlık ve yolladıkları güzel mesajlar için çok teşekkür ediyorum.
İnsanın kaybettiği zaman kıymetini kavradığı ışığın eksik olmadığı bir dünyada, toplumca bir gün hep beraber ışığa kavuşacağımız günlerin umuduyla herkese yeniden merhaba... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları