BOP, rejim ve atılan akademisyenler

14 Şubat 2017 Salı

İdareci” yandaş bir akademisyen, “Beni okumuşlar korkutuyor, keşke herkes cahil kalsa” diyerek eğitim politikalarının esasını ve felsefesini çizmiştir. Baskı rejimlerinde hedef alınanların başında düşünürler, akademisyenler, yazarlar ve onların fikirlerini yaymaya çalışan kurumlar gelir. Üniversiteler, gazete ve dergiler, televizyon kanalları ve diğer iletişim araçları gibi.
Türkiye’de üniversitelere, yazarlara ve kurumlara yönelik operasyonlar da bunun sonucudur. Cehaletten medet uman “iç dinamiklerden”: Bunları FETÖ misali kullanan dış dinamiklere kadar hepsi aynı şemsiye altında birleşirler. Ergenekon’dan Balyoz’a ve son akademisyenlere yönelik harekete kadar hepsi de bir bütünün sonuçlarıdır. Geçen hafta yazmıştım: “Dinciler, bölücüler ve emperyalizm, hep birlikte çalışmışlardır”. Bazen aralarında karşı karşıya gelmeleri, bu gerçeği değiştirmez.

Aydınlardan korkan kim?
Aydınlar ileri düşünceleri, demokratik öğeleri, aydınlığa yönelik yolları, pozitif bilimi ve çağdaş eğitimi ele alırlar. Onların bu çizgide bulunmaları, “demokrasi dışı hesaplar peşinde koşan iktidarların işine gelmez”. Onları düşman gibi görürler.
Bu nedenle susturulmak için hapse atılırlar, meslekten atılırlar, fiilen cezalandırılırlar. Her zaman da bir gerekçe yaratılarak yapılır bunlar.
Hitler’in “sola karşı” diye, 12 Eylül darbecilerinin “Atatürkçülük diye” hareket etmeleri gibi.
Hitler Almanyası’ndan kaçarak 1933’te Atatürk Türkiyesi’ne sığınan Prof. Fritz Neumark ile bu konuları, 1976-1987 arasında çok tartışmıştık. (*) Bugün her şey tersyüz edilmiş, en değerli akademisyenlerimizi atıyoruz.

En karmaşığı bugün
BOP için, bölgedeki sınırların ve “rejimlerin” değiştirildiği harmanlamada dinciler, bölücüler ve onların arkasındaki emperyalist güçler ülkemize, yaşadığımız kaos ortamını getirmiştir.
- Yalnız FETÖ’nün imamları değil, kutsal mekân cami içindeki imamlar bile siyasete soyundurulmuşlardır.
- Üniversitedeki akademisyenleri, medyadaki yazarlar ve kurumları “BOP’un yeni rejim gereklerine göre” baskı altına alınıyorlar.
- Trump’ın “sıkı” CIA başkanı ilk dış gezisini Türkiye’ye yaptı, “yeni rejim” onlar için de çok önemli.

Üç hoca, üç düşünce ve Türkiye
1963’te İktisat Fakültesi’nin İktisat ve Maliye Teorisi Kürsüsü’ne asistan olduğum zaman kürsü hocaları Prof. Sabri Ülgener, Doç. Ahmet Kılıçbay ve Doç. Gülten Kazgan’dı. Türkiye’nin kaderini bu üç farklı görüşlü insan ile aynı kürsüde, birlikte çok yakından yaşadım.
Prof. Sabri Ülgener, “ahlakçı” Prof. Max Weber ekolünün Türkiye uzantısı gibiydi. Bu alandaki ilk kitaplarını 50’lerin başında yayımladı, pek dikkat çekmedi. Ancak 2002’de AKP iktidara geldikten sonra, ekonomi-din-ahlak bağlamında vitrine çıkarıldı, yeniden hatırlandı, hatta AKP tarafından baş tacı yapıldı.
Prof. Ahmet Kılıçbay ise liberal görüşlü bir akademisyen olmasına karşın her nasılsa, Kenan Evren’in ekonomi danışmanı oldu, çok şaşırmıştım.
Hocam ve halen yakın dostum Prof. Gülten Kazgan ise 60’lı yıllarda Yön’de de yazan sol görüşlü bir akademisyendir.
Bölümü paylaştığım bu üç hoca farklı görüşlerine rağmen aynı birimde akademik hayatlarını sürdürebilmişlerdi. Bu bile, Türkiye’nin bugün nereden getirildiğini ortaya koyuyor.
Kutuplaşmalar, bıçak sırtı gibi, özellikle keskinleştirilmekte. Üzülerek söyleyelim, bu gidişten 80 milyon insanın, istisnasız tamamı, büyük zarar görecektir.
Kökten dinciler, bölücüler ve emperyalizm bunun kazanan tarafları olacaktır, hâlâ aklımızı başımıza almamakta diretirsek…
(*) Prof. Fritz Neumark ve diğerleri ile sohbetler, Nisanda Kırmızı Kedi tarafından yayımlanacak olan “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabında ayrıntıları ile yazıldı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları