Ekran cambazları

22 Şubat 2017 Çarşamba

Referandum tarihi yaklaştıkça televizyon ekranlarındaki tartışma programlarının düzeyi giderek düşüyor. Tartışmaların yerini kayıkçı kavgaları alıyor.
Tartışmacı diye davet edilen konuşmacıların büyük çoğunluğu siyasal bir tartışma için gerekli bilgi donanımından yoksun. Onlar konuştukça ister istemez o üniversitelere devam eden öğrencilere acımaya başlıyorsunuz.
Çünkü öğretmek için önce öğrenmek gerekiyor, bunlar ise hiçbir şey öğrenmemişler ki öğretebilsinler. Doğal ki aralarında devlet ya da vakıf üniversitelerinden olsun değerli bilim insanları da var ama azınlıktalar.
Meydan ekran cambazlarında…
Program yapımcıları, konuşmacıları çoğunlukla cühela takımından seçiyorlar çünkü bunlar o programlara fazladan izleyici getiriyor.
Adlarının önündeki akademik unvanlara rağmen cahil kalmış bu takımın belirgin ortak özelliği koyu bir bağnazlık olarak kendini gösteriyor. Biat kültürüyle yetişmişler, feodal kültürden besleniyorlar.

***

Bu, olağandışı bir durum değil. Ülkemiz ekonomisi her ne kadar hızla kapitalistleşse de kapitalist üretim biçimi kendine özgü üstyapı kurumlarını oluşturamıyor. Altı kaval üstü şeşhane benzeri antagonist/ uyumsuz bir gerçek söz konusu.
Kapitalizm öncesi üstyapı kurumları bir tencere kapağı gibi altyapıyı baskı altında tutuyor.
Dolayısıyla feodal kültürde yetişmiş, bu kültürden beslenen insanlar burjuva ahlakına yabancılar. Yabancı oldukları ölçüde de demokrasiden uzaklar. Oysa burjuva ahlakı demokratikleşmenin, demokrasinin motorudur.
Öte yandan iktidar sahibi egemenler de aynı kültürün insanları, bu nedenle kendileriyle yandaşları arasında güçlü bağlar bulunuyor.
Bu arada gazeteci namı altında ekranlarda çığırtkanlık yapan birtakım ilkel unsurları da göz ardı etmemek gerekiyor. Bunlar yazdıkları köşelerde trol, ekranlarda da tetikçi olarak görev yapıyorlar. Yukarıdakilerle aynı kalıbın insanları… Siyasetçileri de keza…
Dört başı mamur bir feodal ideoloji olan Sünni- Selefi siyasal İslamı ülkemizde egemen kılmak için topyekûn bir çaba içindeler. Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkeler içinde laik ve demokratik olan tek ülke. Bundan rahatsızlık duyuyorlar. Atatürk’e olan düşmanlıklarının nedeni de bu!

***

Bu durum hep böyle mi sürüp gidecek? Kesinlikle hayır! Diyalektik maddeci felsefe bize egemen gücün gerilemesinin zirveye ulaştığı noktada başladığını öğretiyor. Bunlar da siyasetçileriyle, sözde akademisyenleriyle, gazetecileriyle, tüm yandaşlarıyla bir noktadan itibaren gerilemeye başlayacaklar, çöküşe geçecekler.
Önümüzde bir referandum var. Bu önemli halkoylamasından çıkacak hayırlı bir sonuç bunların sonunun habercisi olabilir.
Bu hayırlı sonucun çıkması için kollarımızı sıvayalım, elimizden geleni ardımıza koymayalım.
Aydınlık bir gelecek için, öyleyse..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları