‘Türk’ün* korku ile imtihanı

23 Şubat 2017 Perşembe

16 Nisan referandumunda “hayır” oyu vermek için, birçok nedenim var, bunların bir bölümünü açıkladım, kalanlarını da yeri gelince açıklayacağım. Ama sandığa gitme gününe doğru yaklaştıkça “hayır” gerekçelerimden biri, açık ara öne çıkmaya başlıyor.
Reis sisteminin halkoyuna sunulacağı ilan edildiği andan itibaren, iktidarın elindeki tüm güçleri seferber ederek, toplumun iradesini ifsat edip sindirmek üzere her şeyi yapacağını görmemek için budala ötesi bir yaratık olmak gerekirdi.
Nitekim, toplumun yapılmak istenen gerçek içeriğinden habersiz kılmak, sindirmek, bezdirmek için ne gerekiyorsa yerine getirildi.
Nasıl olsa yaratılmak istenen demokrasi değil, demokrasi yanılsamasıydı.
Bunun için ne pahasına olursa olsun “evet”i elde etmek yeterliydi, her araç mubahtı.
Arzulanan sonuca ulaşmak için başvurulan birinci yöntem korku ile sindirmek oldu.

***

Hayır diyeceğini açıklayan veya bu yöndeki kampanyalara destek verenler, gazeteci ise işinden, akademisyen ise kürsüsünden, kamu görevlisi ise kamudan uzaklaştırıldı. B
öylelikle insanların yüreğine “hayır” dediği takdirde işini kaybetme korkusu salındı.
Rejimin önde gelenleri, savcıları çeşitli vesilelerle “hayır” demenin terör ile FETÖ’cülük ile, vatan hainliğiyle, (hepsi aynı kapıya çıkıyor) aynı şey olduğunu ifade ettiler.
Gerçek FETÖ’cüler için olmasa bile, şu ya da bu nedenle FETÖ’cülükle suçlananların, başına neler geldiği, nasıl sorgusuz sualsiz içeri tıkıldıkları, tutuklandıkları bilindiğinden, bu yolla insanların yüreğine gözaltına alınmak, tutuklanmak, hapse düşmek korkuları salındı.
El altından yayılan kimi tehditkâr söylentiler AKP’nin kimi yöneticileri, tarafından “eğer hayır çıkarsa iç savaşa hazır olun” diye alenen telaffuz edilince, iç savaş korkusu dağları bekler oldu.
Orada burada pompalı tüfekli tufeyliler, “hayırcı”ları vuracaklarını ilan edip efelendiler, yargı tarafından hemen serbest bırakılıp kabararak etrafta gezinmeye başladılar.
İstanbul Küçükyalı’da “hayır”cı Birleşik Haziran Hareketi üyeleri Ülkü Ocakları binasından çıkan satırlı sopalı kişilerin saldırısına uğradılar.
Samsun’da “hayır” propagandası yapan TKP’li gençler saldırıya uğradılar, üniversite öğrencisi Hakan Çoruhlu’nun burnu kırıldı.
Böylelikle “hayır”dan yana olanlar sokakta, devletin, olaylara seyirci kalan güvenlik güçlerinin, gözü önünde, dövülme, yaralanma, öldürülme korkusunu yüreklerinin derininde hissetmeye başladılar.
Örnekleri çoğaltmak mümkün, ama gereksiz.
Sözün özü, referandum öncesi Türkiye koca bir korku ülkesi haline gelmiştir.
İktidar korkunun daha da kökleşip, yaygınlaşması için her şeyi yapmaktadır.
Artık 16 Nisan referandumu bir anayasa oylaması olmanın ötesinde “Türk’ün korkuyla imtihanı”na dönüşmüştür.

***

Bu yüzden, ben her şey bir yana, salt toplumun korkuya teslim olmadığını ve olmayacağını gösterebilmek için, “hayır” diyeceğim.
Çünkü korkuya teslim olup sinmiş bir toplum, ne demokrasi içinde özgür, bağımsız, insanca müreffeh yaşayabilir ne de aptal ve mesnetsiz bir böbürlenme dışında kendine gerçekten saygı duyabilir.
Hangi alanda olursa olsun, insanca yaşamaya, özsaygıya giden yol bu korkuyu yenmektir.
Şimdi “peki sen korkmuyor musun” diye soracak olsanız, bu yaştan sonra kimseyi kandırmaya halim ve niyetim olmadığından cevabım “tabii ki korkuyorum” olacak.
Korku tehlikeyi görmezden gelen cahil cüreti değildir. Yalnız cahiller korkmaz.
Cesaret korkmamak değil, onun üstesinden gelebilmektir.
16 Nisan günü onu göstermeye çalışacakların hepsi birbirlerinden güç alıp birbirlerine güç vereceklerdir.
Bakalım ulusal marşı “Korkma!..” diye başlayan toplum, 16 Nisan’daki korku ile sınavında kaç not alacak?
Ben bu toplumun sınavı başarıyla geçeceğine inanıyorum.

* Burada “Türk” sözcüğü anayasanın 66. maddesindeki anlamında kullanılmaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları