Saksofon çalan başkan

24 Şubat 2017 Cuma

Eğer şu başkan olmaya heveslenen cumhurbaşkanı;
Piyano ya da saksofon çalan biri olsaydı...
 Utla, kanunla amatör besteler yapsaydı...
Şiir yazsaydı ara sıra; sonra onları şarkı gibi mırıldansaydı.
Kafasını boşaltmak istediğinde mutfağa girseydi; bir turta pişirseydi...
Lisede bale yapsaydı; üniversite rock’n roll’la kızların kalbini hoplatsaydı...
Devlet işlerinden fırsat buldukça tango kurslarına merak salsaydı;
Olmadı swing yapan; o da olmadı swing yapanları seyretmeye bayılan bir insan olsaydı...
Kitap okurken Brahms dinleseydi mesela; ıslıkla Mozart çalsaydı duşta...
Haneke filmleri sevseydi; konu açıldığında Lynch filmlerini bir solukta saysaydı.
Passolini’deki faşizm eleştirisi üzerine dost toplantılarında uzun uzun konuşsaydı...
Çocukluğunda azıcık sahne tozu yutsaydı; arada yurtdışındaki festivallere kaçıp çağdaş oyunları kovalasaydı...
Evinde çok sevdiği herhangi bir kitabın dünyanın tüm dillerinde basılmış farklı kopyalarından bir koleksiyon bulunsaydı; çocukluğundan beri dünyanın tüm pullarını ya da renkli kelebeklerini albümlerde toplasaydı.
Felsefeye merakı olsaydı; Konfüçyus’tan Platon’a; Kant’tan İbni Sina’ya; gelmiş geçmiş tüm felsefecileri layıkıyla tanısaydı...
Kafası devlet işlerinden çok karıştığında laflamak için Lacan’cı bir psikoloğun kapısını çalsaydı...
Satranç oynasaydı arkadaşlarıyla ve güzel havalarda bisikletle dolaşsaydı ara sıra...
Nasıl bir ülke olurdu burası?
Ve nasıl bir ülke oldu burası?

***

Demokrasiyle akıl, doğru orantılıdır.
Bir ülkede demokrasi ne kadar işliyorsa akıl da anca o kadar işler.
Demokrasi eksildikçe akıl da körelir.
Yaklaşık son yetmiş yılını yarı demokratik geçiren bir ülkenin yakın tarihinin yarı akılla yazılmış olması ve iktidarın yarı cahillerin eline kalması o yüzden doğaldır.
Sanatın her türü onlar için Cumhuriyetin seçkin zevkleri; ve eğer kalabalıklara etki ederse çok tehlikeli.
O yüzden karşıdevrimin en öldürücü atağını çağdaş eğitime ve sanata yapıyorlar.
Milli değerler safsatasıyla çizdikleri uydurma bir sınır var.
Dini ritüellerle bağı olmayan hiçbir etkinliği kıymetli saymıyorlar.
Türkülere ve folklora bile kısık gözlerle sinsi düşüncelerle bakıyorlar.
Piyanistin parmaklarını ezmeye; balerinin bacaklarını kopartmaya; yazarın beynini oymaya; gazetecinin kalemini kırmaya; tüm farklı sesleri susturmaya...
Kendilerinde hak görüyorlar.
Cehaletten silahlar kuşanıp çağdaşlığa savaş ilan ettiler.
Sanat nedir, sanatçı kimdir, kendi aralarında en kıt akılla konuşup;
Ülkenin kaderi olacak yeni nesilleri en baştan cahillikle mühürlüyorlar.

***

Bir daha düşünün...
Eğer şu başkan olmaya heveslenen cumhurbaşkanı;
Piyano ya da saksofon çalan biri olsaydı...
Nasıl bir ülke olurdu burası?
Ve nasıl bir ülke oldu burası?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları