Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

27 Şubat 2017 Pazartesi

Günlerden cuma. Vakit, akşam… Biraz sonra Halk TV’de Uğur Dündar’ın Halk Arenası başlayacak.
Bu haftaki programın çekim yeri, Kadıköy, Ziverbey’deki Müjdat Gezen Kültür Merkezi. Kısa adıyla MSM.
Kısa tanımına gelince: MSM, Türkiye’de ücretsiz konservatuvar eğitimi veren tek konservatuvar. Yani her yıl buraya sınavla alınan öğrencilerin hepsi aynı kurumdan burslu.
Bursların ve kurum giderlerinin tamamının tek kaynağı: Müjdat Gezen’in tüm sanat hayatı boyunca sanatından kazandıklarının hepsi.
Bir haftadır MSM’nin bir sıfatı daha var. Burası, artık yaralı bir sanat merkezi. Çünkü yaklaşık bir hafta önce karanlık bir gecede, o geceden çok daha karanlık ellerce kundaklanmasına çalışıldı. Yakalanan sanık: “İsteseydim, binanın tamamını yakardım!” demiş.
 
Hayır, isteseydi de yakamazdı…
Boş laf etmiş. Çünkü isteseydi de yakamazdı. İnsanlığın tarihinin kara sayfaları boyunca, antikçağdan bu yana, böyle ışık saçan mekânların yakılma ve yıkılma girişimlerine çok rastlandı. Ama gerçek anlamda yananlara, külleri rüzgârlara karışıp yok olanlara hiç rastlanmadı.
Çünkü ateşe verilen kültür mekânlarının, kitapların, türlü belgelerin kaderi insanlık tarihinin kara sayfalarında değil, hep bembeyaz, ışıklı sayfalarında yazılıdır. Ve o kaderin tanımı binlerce yıldır hiç değişmedi.
Çünkü o tanım, her defasında küllerinden yeniden, üstelik bir can yerine bin can kazanarak yeniden doğmaktır. Ve bu sonuç, sanki tarihin yazılı olmayan en gizemli yasalarından biridir.
Zira aksi hiç görülmemiştir.
Bir daha hiç aydınlatmasın diye yakılan böyle mekânlarda kundaklama, sanki kundaklayanların istediklerinin tam aksi etki yaratır. Belli bir zaman parçasında zorbalıkla söndürülen ışıklar, kundaklamayla birlikte artık zaman dışı güç kazanıp kendilerinden önceki ve sonraki tüm çağları aydınlatmaya koyulurlar!
 
Öğrencilerin gözlerindeyakılan ışıklar
Uğur Dündar’ın programında elbette bütün konuşmalara dikkat kesildim. Ancak, ne yalan söyleyeyim, aslında dikkatim sonuna kadar MSM’nin zeminine bağdaş kurmuş olarak programı izleyen öğrencilerin gözlerinde yoğunlaştı.
Onlar, sanatın öğrencileriydiler ve o gece gözlerinde yanan ışıklar da sanata adanmış bakışlardan yansımaktaydı.
Sanki her biri kutsal bir yemindi – çünkü daha birkaç saat önce çok ciddi bir sınavdan geçme öğrencilere ait bakışlardı: Kapkara eller, onları bu mekânda yanan ışıklardan yoksun kılmak istemişti. Ama onlar, yani o öğrenciler, kundakçının benzini tükenip ortalık kararmaya yüz tuttuğu anda, hemen gözlerindeki o yaşadıkları sürece hiç söndürmeyecekleri ışığa, sanatın ışığına sığınmışlardı.
Çünkü o ışık, onlara kutsal bir emanetti.
Varını yoğunu bir hayat boyunca sanatın öğrencilerini yetiştirmeye adamış bir hocanın, Müjdat Gezen’in emanetiydi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları