Özgür Mumcu

Yeni halkçılık

04 Mart 2017 Cumartesi

Reddit’in CEO’su Steve Huffman’ın göz lazer ameliyatı yaptırarak gözlüklerinden kurtulmasının normal şartlar altında fazla bir haber değeri olmaması beklenir. Oysa The New Yorker’da yayımlanan uzun bir analiz bu haberle başlıyor. Huffman, lens ve gözlük takmaktan sıkıldığı için ameliyat olmamış. Dünyanın başına gelecek bir felakete hazırlıklı olmak niyetindeymiş. Evine bolca cephane ve yemek de stoklamış.
Silikon Vadisi’nin bu genç girişimcisinin, teknoloji dünyasının lider girişimcilerinde rastlanan bir tür tuhaflıktan mustarip olduğunu düşünerek bu haberi görmezden gelebilirdik. Oysa dünyanın sonu ya da büyük bir felaket ihtimaline karşı tedbir alan bir tek o değil.
Özellikle Silikon Vadisi’nin önemli isimleri bu meseleye bir hayli kafa yoruyor. Mesela eski bir Facebook yöneticisi, Pasifik’te bir adada beş dönüm arazi satın almış. Dara düşüldüğünde oraya yerleşmeyi planlıyormuş. Yakında yerleşim olmasından da mutlu. Bir kriz anında tek başına yaşanmayacağına, bir milis gücü oluşturulması gerektiğine inanıyor.
Bir başkası. Yahoo’nun eski yöneticilerinden. Silahlara da çok güvenmiyor. Herhalde taş devrine döneceğimizden endişeli, okçuluk dersleri alıyormuş.
The New Yorker’ın incelemesi böyle birçok örnekle dolu. Burada da kalmamış hazırlıklar. ABD’nin hali vakti yerinde olanları için Yeni Zelanda’da arsa ve ev almak, felaket gününe hazırlık anlamına geliyormuş. Trump’ın seçilmesinin ardından Yeni Zelanda’ya yönelik gayrimenkul talebi 17 kat artmış.
Trump seçmenleri de hallerinden memnun değil. Amerikan ordusunun eski bir nükleer füze deposunu satın alan Trump seçmeni bir işadamı, depoyu yirmi beş aile için bir hayatta kalma alanına dönüştürmüş. Dış dünyayla temasın kesilmesi halinde beş sene boyunca kendi kendine yetebilecek şekilde tasarlanmış bu mekânda bütün evler çoktan satılmış.
Daha çok ev barındıracak başka bir eski nükleer silah deposunda da inşaat çoktan başlamış.
ABD’de zengin masalarında en çok gündeme gelen konulardan biri bu hini hacette nasıl ve nereye kaçılacağıymış. Tabii, hadi pilot bizi güvenli sığınağımıza uçurdu, pilotun ailesi ne olacak sorusuna ise henüz bir yanıt bulunamamış.
Gelişmemiş devletlerin karakteristik özelliği eşitsizlik, ABD toplumunda sert bir şekilde hissediliyor. Bütün bu yüzde 99 hareketi de bununla ilişkili. Ancak eşitsizliğe karşı bu öfke, memleketlerine başkan olarak sosyalist Sanders’ı değil ülkenin en zenginlerinden Donald Trump’ı ve çevresindeki eski finansçılarla askerleri getirdi. Batı’da öfkeyle kalkanın zararla oturduğu bir dönem yaşanıyor.
Teknolojik gelişmeye mesiyanik anlamlar yükleniyor, yapay zekâ ve insanın birleşmesinden neredeyse tasavvufi terimlerle bahsediliyor. Öte yandan da dünyanın sonunu yaklaştıracak büyük felaketleri kapıda gören çok.
Ütopyayla distopyanın böylesine kol kola gittiği dönemler ilginç zamanlardır. 19. yüzyıl sonu, iki dünya savaşı arası ve Soğuk Savaş’ın en tedirgin vakitlerini hatırlatan bir ruh hali dünyayı sardı.
Statüko dağıldığında insanlık hayatına anlam aramaya başlar. Dini ya da ideolojik inanç boşluğunun damgasını vurduğu bu arayışın basit otoriter yönetimlerle tamamlanması da maalesef insanlığın sıklıkla düştüğü bir tuzak.
Post-kapitalizm tartışmalarına ve teknolojik gelişmenin etkilerine hâkim, baş hedefi toplumsal eşitsizlik olan çoğulcu demokratik bir siyaset tek çıkış yolu. Buna yeni halkçılık demenin de bir sakıncası yok. Geleceğimizi düşünmek için geç bile kaldık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları