Gerilimli Yıllar / 8

26 Haziran 2009 Cuma

Bana göre Türkiye’de, 2003-2004’te ne tür gerilimler yaşandığını tüm çıplaklığıyla ortaya koymak isteniyorsa ilk bakılması gereken haberlerden biri şudur:

23 Mayıs 2003 günü Cumhuriyet gazetesinde manşetten yayımlanan “Genç Subaylar Tedirgin” başlıklı haber!

Haber benim imzamı taşıyordu. Askerin içinden aldığım birkaç bilgi kırıntısını, duyumu toparlayıp haber yapmış değildim.

20 Mayıs 2003 Salı günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Başbakanlık binasında baş başa 1.5 saat görüştüler. Görüşme sonrasında hiç açıklama yapılmadı. Haber gazete ve televizyonlar için önemliydi ama, görüşmenin içinden hiçbir şey alınamamıştı. O gün biz de alamadık. 21 Mayıs Çarşamba günü çok önemli bilgilere ulaştık ama, açıkçası tam olarak doğrulatmadan haberi yapmak istemedim. Bir gün daha bekleyip haberi tüm ayrıntılarıyla almaya çalıştım.

22 Mayıs Perşembe günü haberi yazdım. Genel yayın yönetmenimiz İbrahim Yıldız’a haberin önemini anlattım.
 

Özkök- Erdoğan görüşmesi

23 Mayıs Cuma günü haber çıktı. Görüşmenin içeriğinin tam olarak anlaşılabilmesi için her konuyu tire tire aktardım, çok az haber yazımı sözcükleri, bağlaçları kullandım. Haber şöyleydi: Orgeneral Özkök ile Erdoğan’ın geçen salı günü Başbakanlık’ta 1.5 saat süren görüşmesinde, dış güvenlik konularının yanı sıra TSK’nin rahatsızlıkları da ayrıntılı olarak hükümete iletildi. Edinilen bilgiye göre, görüşmenin ilk bölümünde Özkök, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik kimi “yakıştırmalara” ilişkin görüşlerini açıkladı. Özkök bu bölümde şu noktaların altını çizdi:

• TSK’nin içinde görüş ayrılıkları varmış gibi bir hava yayılmaya çalışılıyor. Bu gerçek değil.

• Bu havayı yaymak isteyen çevreleri tanıyoruz. Bunların bir bölümü ezeli olarak TSK’yi hedef olarak seçen kesimler.

• Ancak kimi AKP’lilerin bu kesimlere cesaret veren tavırlar içinde olduğunu görüyoruz.
 

‘Hükümetin kimi uygulamaları demokrasiyi yaralıyor’

Özkök, TSK’nin her konuyu tartıştığını, sonuçta tek bir yaklaşım ürettiğini vurguladıktan sonra hükümetin son dönemdeki icraatına ilişkin değerlendirmelerini aktardı. Özkök, satır başlarıyla şu noktaların altını çizdi:

Türkiye’de tam demokrasinin yerleşmesi için elimizden gelen çabayı harcıyoruz. Ancak hükümetin kimi uygulamalarının demokrasinin yerleşmesine hizmet eder nitelikte olmadığını görüyoruz.

Örneğin, 19 Mayıs’ın kutlanmasına ilişkin yaklaşım kabul edilemez. AB yasalarının içine konan kimi maddeler de tam demokrasinin yerleşmesine değil, yara almasına neden olabilir.

• Biz kesinlikle AB’ye karşı değiliz. Türkiye’nin çağdaş dünyada yerini almasını sonuna kadar savunuyoruz. AKP hükümeti de AB süreci için gerekli yasalar hazırladığını duyuruyor. Bu yasalar arasında yer alan her apartmana bir ibadet yeri uygulaması hem demokrasimize, hem dinimize zarar verir. Bunların denetimi mümkün olmadığı gibi kimler tarafından kullanılacağını siz de kestiremezsiniz.

MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç’ın AB yasalarına ilişkin 3 maddelik değerlendirmesi bizim de paylaştığımız görüşlerdir. Seçimlerde denetim dışı gelecek heyetler konusunda kuşkularımız var. Terörle mücadeleyi nasıl başardık biliyorsunuz. Şimdi yeniden aynı tehditle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Kürtçe yayında da çok dikkatli olmak gerekiyor. Buna ilave olarak az önce sözünü ettiğim her apartmana ibadet yeri de AB sürecinin konusu değil.
 

‘Uygulamalar tabanımızdaki kaygıyı arttırıyor’

Bu tür uygulamalarınız bizim tabanımızdaki kaygıyı arttırıyor. Komuta kademesine sürekli tedirginlikler iletiliyor. Özellikle genç subaylarımız durumu endişeyle izliyor. Sonuç olarak kaygı sadece genç kesimde değil genelimizdedir. Bir huzursuzluk, tedirginlik, kaygı yaşanmaktadır.

Erdoğan’ın Özkök’ün görüşlerini dinledikten sonra, “Bunları dikkate alacağız. Değerlendireceğiz. Paket büyük ölçüde son şeklini aldı. Fazla bir değişiklik yapamayız. Şuna inanıyorum ki; hatalar doğruları yaratacaktır. Zamanla her şey düzelecek” karşılığını verdiği öğrenildi. Erdoğan daha sonra Özkök’e, “AB sürecinde orduyla ilgili düzenlemeler de yapılacak. Bunlara destek vermenizi bekliyorum” dedi. Özkök de şu yanıtı verdi: “Bu konuda kurumumuzun genel değerlendirmesini dikkate alırım.” Özkök, görüşmenin devamında, fezlekenin AB sürecini engellemesinin söz konusu olamayacağını, ancak kurumun hassasiyetlerinin özünde Türkiye’nin hassasiyetleri olduğunu vurguladı.

Türkiye’de ABD askeri bulundurulmasına, üs ve limanların kullanılmasına ilişkin tezkerenin de gündeme geldiği görüşmede Özkök, “Eğer Gül, ikinci tezkerenin altından kalkamayacağını söyleseydi, biz üzerimize düşeni yapardık” görüşünü iletti.

Özkök ayrıca 30 Nisan’da yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı konusunda AKP’ye yakın yayın organlarının değerlendirmelerini de konu etti. Erdoğan’a sitem eden Özkök, “Onların gerçek olmadığını siz de biliyorsunuz. Kınayabilirdiniz. Bu tür yayınlarla TSK yıpranmaz, aksine güçlenir. Sorumluluğunun arttığını hisseder. O yayınlarla ben de güç durumda kaldım” dedi.”
 

Haber yalanlanmadı

Bu tip haberlerde eğer baştan kesin bir dille yalanlama gelecekse saat 11.00’e en geç 11.30’a kadar gelir. Eğer bu saate kadar yalanlama gelmeyecekse 16.00 sularını beklemek gerekir. Bunun anlamı da haberin önemli ölçüde doğru olduğudur.

Eğer 16.00 sıralarında yalanlama gelmişse bunun anlamı da şudur: Haber doğru ama, bir şekilde gerçekleri yansıtmadığını söyleme durumuyla karşı karşıyayız.

Bu tür kimi örnekler yaşadım. Birinde aldığım bilgiyi doğrulatmak için Dışişleri’ni aradığımda şu yanıtı aldım:

“Mustafa Bey, size gerçeği söylemek gerekirse haber doğru ama, yazarsanız yalanlarız.”

Cuma günü haber yalanlanmadı. O gün haber Başbakan’a soruldu, Erdoğan şu karşılığı verdi: “Cumhuriyet nelerle uğraşıyor.” Anadolu Ajansı’nın (AA) da geçtiği bu kısa haberi saklamıştım.



‘Dört yıldızlı tepki’

24 Mayıs’ta Milliyet gazetesinin manşeti şuydu: “Dört yıldızlı tepki.’ Birinci sayfasında, “Kulislere göre, hükümetin bazı icraatlarının TSK’nin alt kademelerinde yarattığı huzursuzluğu, üst düzey generaller, Genelkurmay Başkanı Özkök’e iletiyor” şeklinde özetlenen haber ana hatlarıyla şöyleydi: “Ankara kulisleri bir süredir AKP hükümetinin bazı icraatlarının TSK’de yarattığı hoşnutsuzluk haberleriyle çalkalanıyor. Hükümetin özellikle laiklik ilkesini hedeflediği düşünülen girişimlerinin TSK’nin tepkisini artırdığı ve bu tepkinin üst düzey bazı komutanlar tarafından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e iletildiği belirtiliyor. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın eşinin türbanla protokolde yer alması, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarına muhalefet şerhi konulması, Dışişleri Bakanlığı’nın Milli Görüş genelgesi, 23 Nisan resepsiyon krizi ve son olarak 19 Mayıs kutlamaları tartışması nedeniyle TSK’nin alt kademesinden Özkök’e daha sert tepki göstermesi yönünde talepler geldiği öne sürülüyor. Alt kademelerden üst düzey komutanlara yansıtılan bu tepkilerin değerlendirilmesi sonucu Özkök’ün zaman zaman Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) kimi zaman da ikili görüşmelerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete uyarı mesajları verdiği kaydediliyor.Alt kademeden doğrudan tepki alan üst düzey komutanların, kamuoyuna yansıtılan Genelkurmay-Hükümet ilişkilerindeki üslubun yetersiz olduğu yönünde değerlendirmeler yaptıkları belirtiliyor.Ankara kulislerinde Genelkurmay’ın TSK’deki duyarlılığı daha kesin biçimde yansıtması gerektiğini savunan komutanlar arasında şu isimler sayılıyor: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç. Dün Cumhuriyet gazetesinin manşetine yansıyan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün Başbakan Tayyip Erdoğan’a ilettiği, “Genç subaylar tedirgin” uyarısının da bir süredir kulislere yansıyan bu tazyikin sonucu olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci nedeniyle atılan bazı adımların da Türkiye’nin üniter yapısını tehdit edebilecek gelişmelere cesaret verici nitelikte bulunduğuna ilişkin TSK değerlendirmelerinin aynı tepki mekanizmasıyla Özkök’e ve bu kanalla hükümete iletildiği öne sürülüyor. Cumhuriyet’in dünkü manşetinde, Org. Özkök’ün, Başbakan’la görüşmesinde AKP hükümetinin kimi icraatlarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği yer alıyordu. Genelkurmay haberi yalanlamadı.”



GÜNDEM

MUSTAFA BALBAY

Kimse Tedirgin Değil!


Tam Aziz Nesin ‘lik bir durum yaşıyoruz.

23 Mayıs Cuma günü Cumhuriyet’in manşetten duyurduğu, Erdoğan-Özkök zirvesinin içeriğine ilişkin habere, hükümetten medyanın bir dilimine kadar uzanan yelpaze şöyle yaklaştı:

Bu haber yalanlanmalı!

Doğru mu yanlış mı, bir gerginlik var mı yok mu, varsa ne yapmak gerekir, devlet kurumlarının nerelerinde uyumsuzluk var, bu durumun devamı ne olur gibi sorulara yanıt aramaya gerek yok.

Haber yalanlansın yeter... Gerçek olsa bile önemli değil. Hani genel tekerlemeyi değiştirmek gerekirse şunu söylemek olası:

Bana gerçeklerin yalan olduğunu söyle, varsın sahte olsun!

Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP üst yönetiminin tek kaygısı bu...

Fıkra bu ya... Memleketin birindeki parlamentoda üyelerden biri kürsüye çıkmış, seslenmiş:

“Bu parlamentonun yarısı ülkede olup bitenlerden habersiz!”

Herkes sinirlenmiş:

“Sen nasıl böyle bir şey söylersin. Milli iradeyi temsil eden bizleri böyle suçlarsın. Derhal özür dile, derhal söylediklerinin gerçeği yansıtmadığını söyle...”

Bizimki yeniden kürsüye çıkmış:

“Tamam arkadaşlar, özür dilerim... Bu parlamentonun yarısı olup bitenlerden haberli!”

Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nı her şeyi yalanlamaya zorlayan sözlerinin bu fıkradan farkı var mı?

Samimiyet sınavı!

Gelelim konunun asıl özüne, medyanın özenle tartışmaya yanaşmadığı bölümüne...

AKP hükümeti samimiyet sınavını verebildi mi?

Hayır...

Altı aylık icraata baktığımızda, topluma ve devlet kurumlarına söylenenle yapılmak istenenin sık sık ayrıştığını görüyoruz. Birkaç örneği paylaşalım...

Daha iktidara gelir gelmez, Kamu İhale Yasası’nı uygulamayacaklarını ilan ettiler. Nedeni de basitti. Yasa uygulanırsa ihale istenen kişiye değil, kurallara uyan kişiye verilecekti. Girişim tepki çekince, biraz geri durdular. Her konuda olduğu gibi:

Adımı at, kimse ses çıkarmazsa devam et. Yerleş, sonra yeni adıma hazırlan. Asıl niyetin anlaşılırsa hemen geri adım at. Uyaranlara da, “Ortalığı karıştırmayın, yoksa ekonomi bozulur. Siz hain misiniz” diye çıkış!

Bingöl depremini bile İhale Yasası’nı delmek için kullandılar. Acil durumlarda bir günde bile ihale yapılabildiği duyurulunca çekildiler.

Vergi barışını çıkarırken, CHP’yi de aldatarak son tarihi 10 gün geri çektiler. Bunun salt partiye yakın şirketler için uygulanacağı anlaşılınca, özür bile dilemeden, durumu sineye çektiler.

AB’ye uyum yasaları önümüzdeki dönemde de çok tartışılacak. 6. paketin içine yerleştirilen kimi maddeleri AB’nin istemediği, bunları AKP’nin kendi tabanına selam vermek için yerleştirdiği ortada. Buna karşın hâlâ bu maddeleri savunurken, “Vallahi biz bir şey bilmiyoruz, AB’ye sorun. Onlar gerekli dediler, biz de pakete koyduk” karşılığını veriyorlar.

19 Mayıs ve benzeri ulusal günlere ilişkin kendileri bir şey söylese, hemen asıl niyetlerinin anlaşılacağını bildikleri için gençlere söyletiyorlar. Hemen onlara sarılıp, “Evet evet biz de böyle düşünüyoruz. Onları destekliyoruz” diyorlar.

Başta ABD’yle olmak üzere AKP’nin dış dengelerle oyunu ayrı bir yazı konusu...

İş Yasası’ndan sendikalar tedirgin... Nasıl değiştirileceği gizlenen YÖK çalışmalarından üniversiteler tedirgin... Yukarıda özetlediğimiz kimi uygulamalardan askerler tedirgin... Ama bunlar önemli değil, Başbakan’a göre “kimse tedirgin değil” diye bağırmak yeterli!

Biz de söylemiş olalım, başlığa taşıyalım, Başbakan rahatlasın!

(26.5.2003, Cumhuriyet)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları