Aydın Engin

Okunmazsa okunmasın

22 Mart 2017 Çarşamba

Gazete içi sohbetlerden özet bir aktarma:
“Abi elbette içerdeki arkadaşlarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız. Ama o konuya fazla mı yer veriyoruz? Sanki okunmuyor gibi bir his var içimde... Yok yav mesele o değil, o kadar çok tutuklama, kanunsuzluk, gözaltı, hapis var ki okur bıktı abi, bıktı. Bak dün sabah kahvaltıda karım dedi ki... Bıkmadı oğlum, bıkılır mı? Ama belki kanıksadı, sanki bunca zulüm, bunca kanunsuzluk, bunca adaletsizlik doğalmış, hani diyorlar ya normal hayatın akışıymış gibi gelmeye başladı insanlara... Haklısın, mesela son akademisyen kıyımının ilk günlerini hatırlayın. Her yer çalkalanmıştı. Peki şimdi nasıl; duyan gören var mı?..”
Rastgele bir seçme yaptım. Kimileri aklımda kalan “aşağı yukarı” cümlelerdi. Ama aktardıklarımdan anlaşılıyor. Bir ilgi zayıflaması, bir kanıksama var gibi...
Google verilerinde de bunu gözleyebiliyoruz. Bu konuya eğilen köşe yazıları ya da haberlerle ilişkin sayısal veriler bu ilgi zayıflamasını doğruluyor.
Yukarıdaki sohbetlerden birinde, içi kararmış genç arkadaşlarıma dayanamadım bir fıkra anlattım. Size de anlatacağım:
Adam yoksulmuş. Falcıya gitmiş, “Şu benim geleceğimi bir oku bakalım” demiş. Falcı sihirli küresine gözlerini dikmiş, bakmış, bakmış, sonra adama dönmüş:
- Sen, demiş, gelecek günlerde çok derin bir yoksulluğun içine düşeceksin.
Adam şaşkın, itiraz etmiş:
- Yav ben zaten yoksulum. Hem de çok yoksulum...
Falcı umursamamış:
- Evet ama demiş, yoksulluğun daha da artarak bir süre daha devam edecek.
Adamcağız “bir süre” sözünden umutlanmış; gözleri parlayıp sormuş:
- Peki, sonra ? Sonra ne olacak?
Falcı omuz silkmiş:
-Hiiiiiç, demiş, sonra alışacaksın...
Fıkra bu kadar. Şimdi soru:
Alışacak mıyız?
Yüzlerce meslektaşımızın sadece mesleklerini yaptıkları için, sadece yazı yazdıkları için, sadece gazetecilik yaptıkları için tutuklanmalarına, hapislere tıkılıp orada fiilen unutturulmak istenmelerine alışacak mıyız?
Ben hapse atılan meslektaşlarım için “AKP iktidarında, OHAL koşullarında ‘Bu normaldir. Hayatın akışına uygundur’ diyen” direnç tembelliğine, ruhsal sefilliğe kapılmayı reddediyorum. Varsın az okunan, “Yine mi aynı konu” diye burun kıvrılan bir Tırmık olsun.
Umurumda değil.
Evrensel hukuktan geçtim, Türkiye Cumhuriyeti’nde geçerli hukukun bile ırzına geçilen uygulamalar karşısında susmayı yurttaşlık ayıbı ve utancı olarak görürüm.
Hele de içerideki 11 arkadaşım; şakalaştığım, tartıştığım, keyifli yemekler yediğim, sohbetler kaynattığım, demokrasiyi, özgürlükleri savunmak için ellerini taşın altına sokmakta duraksamamış arkadaşlarım içimi kanatıyor.
Onları içeri tıkan ve orada tutan yetki sahiplerine boyun eğmemeye kararlıyım. Arkadaşlarımın, meslektaşlarımın iddianamelerinin yazılmasını bile engelleyen, onları birer “referandum tutsağı” haline getiren siyasal ve hukuksal güce boyun eğmek, onlar karşısında susmak benim kitabımda yazmıyor.
Biliyorum, yalnız değilim.
Biliyorum çok da değiliz.
Ancak sonunda kazanan ve haklı olan biz olacağız.
En iyi de bunu biliyorum işte...
Haaa...
Bu Tırmık “Az okunan yazılardan biri” olacakmış.
Umurumda değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları