‘Saygı göstermeli’

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Sami Selçuk, ‘Başbakan konuşmayı ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmeli’ dedi

Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na gösterdiği tepkiyi “olağan dışı” bulan isimlerden biri de eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk. Dün yaptığımız görüşmede, Erdoğan’ın tutumu için “Çok yadırgadım” ifadesini kullandıktan sonra şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu’nun konuşmasının tamamını okumuş değilim. Ancak nihayetinde kendisi hukukçu bir isim. Eleştirileri olsa bile ölçüyü kaçırdığını, hakaret ettiğini sanmam. Belki ‘Şunu söylemeseydi iyi olurdu’ diye düşünebilirsiniz. Ama bunu orada, o şekilde diyemezsiniz. Sayın Başbakan’ın, ülkeyi yöneten bir devlet adamı sıfatını kenara bırakarak o şekilde konuşması fevkalade üzücü. Yönetilenler eleştirebilir, öfkelenebilir, hatta hırçınlaşabilir. Ama yönetenler Şeyh Edebali’nin dediği gibi uysal, adil, sabırlı, kucaklayıcı olmak zorundadırlar. Oturduğu makama uygun bir tepki olmadı. Eleştirilere daha sonra, devlet adamı ağırlığı içinde yanıt verebilirdi. Daha babacan, kendine özgü bir üslupla hatta biraz da esprili bir biçimde yanıt verebilirdi. Şu anda ortaya çıkan durum ise kimsenin onaylamayacağı bir durum.”

Dinlemeli ve saygı göstermeliydi
Meseleyi değerlendirirken “ifade özgürlüğü” ve “temel insan haklarının kullanılması” unsurlarının önemine dikkat çeken Selçuk şöyle devam etti: “Bu tartışmada kimileri Başbakan’ı eleştirirken ‘Tahammül göstermeliydi, katlanmalıydı’ gibi ifadeler kullanıyor. Ben bu bakışı doğru bulmuyorum. ‘Katlanmalıydı’ ne demek? Herhangi bir düşüncemi söylediğim zaman bir başkasının katlanma diye bir durumu yoktur. Ben ifade özgürlüğümden kaynaklanan hakkımı kullanıyorum. Sayın Feyzioğlu da onu yaptı. Ona herkes saygı göstermek zorunda. Bırakın ‘katlanmayı’, ona saygı göstermek bir zorunluluktur. Düşünceyi açıklama özgürlüğünde karşı tarafın hoşgörmek, lütfetmek gibi bir üstünlüğü yoktur. Tam tersine dinlemek, saygı duymak gerekir. Çünkü ben hakkımı kullanıyorum.”

Hak ve özgürlükte üstünlük olmaz
“Temel bir hak karşısında katlanma veya hoşgörme diye bir şey söz konusu olamaz. Eğer böyle derseniz karşı tarafa bir ‘üstünlük’ atfetmiş olursunuz. Mahiyeti ne olursa olsun hiç fark etmez. Özgürlüklerden konuşuyorsak bunun eşitler arasında olması gerekir. İfade özgürlüğü de aynı vücut dokunulmazlığı gibi bir hak. Ve ben bu hakkı kullanırken karşı tarafa düşen temel yükümlülükler var. Saygılı olmak ve bu hakkımı kullanmamı sağlamak. Ama engellemek değil.”

‘BALYOZ’DA BAŞSAVCI BAŞVURMALI’
Geçen hafta içinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Balyoz davasında “sahte delil” iddialarıyla ilgili Yargıtay’a “kanun yararına bozma” talebinde bulunabileceklerinin sinyalini verdi. Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da bu gelişmeyi “Bir umut ışığı” olarak değerlendirdi. Dünkü görüşmemizde Sami Selçuk bu konuya bakışını şöyle aktardı: “Eğer bakanlıktan yazılı emirle açmaya çalışırlarsa Yargıtay’daki daire bunu yine reddedebilir. Bu durumda o kapı, temelli kapatılmış olur. En doğru yol Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Balyoz kararıyla ilgili Yargıtay kararını Ceza Genel Kurulu önüne getirmektir. Süre de söz konusu olmadığına göre geçmiş bir şey yok. En doğru yol budur. Eğer başvurursa, yargılama A’dan Z’ye yenilenecek. Kimseyi de rahatsız etmeyecek. Başsavcının mutlaka getirmesi lazım. Çünkü ben o insanların çok büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduklarını düşünüyorum.”

Önce o korumalı
Ülkeyi yönetenler söz konusu olduğunda bu beklentinin her zamankinden çok daha geçerli olduğunu belirten Selçuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Hele de siz devleti yönetme makamında olan biriyseniz, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin kullanımı konusu daha da büyük bir yükümlülüktür. Eğer biri bunun kısıtlanması, engellenmesinden yanaysa onun karşısında duracak kişilerin başında Başbakan gelmelidir. Engelleyenlerin başında değil. İşte bu bilincin devletimizi yönetenler arasında yerleşmesi gerekir. Başbakan’ın da bunu böyle görmüyor olması kaygı verici.”

Ya görüşmede olsaydı
Başbakan’ın Danıştay töreninde ortaya koyduğu kavgacı mizaçtan Türkiye adına kaygı duyduğunu belirten Selçuk, “İkili olduğu gibi uluslararası müzakerelerde de kavgacı, hoşgörüsüz bir insan havası verilmesi doğru değil. Muhataplar, karşılarında kavga eden, sinirlenen kimse görmek istemezler. Belki de bundan sonra Başbakan ile sık görüşmemeyi tercih edecekler” dedi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları