Sezer neden hep günah keçisi

01 Nisan 2017 Cumartesi

Erdoğan liderliğinde, uysa da uymasa da, referandumda hayırcıları teslim alma amaçlı, kin, öfke saçmada yarışılan, hayırcıları düşman cephesinde; “terörist” ilan eden söylemde değişen çok şey yokmuş gibi... Oysa kampanyanın ilk haftalarında tek adam, tek liderlik ile Türkiye’yi düze çıkaracak nedenler ile bugünküler arasında akla-kara kadar birbirini yok sayan gerekçelendirmelerde, aklımızla dalga geçen boyutlarda kendini yalanlamalar var...
Ey ABD, Ey AB seslenişleriyle söze girilen dış siyasete dönük suçlama-hesap sorulacağı söylemlerinden tam çark... Benim dikkatimi çeken, her koşulda kullanılabileceği öngörülmüş, Cumhurbaşkanı Sezer’i günah keçisi ilan eden suçlamaların bir tek hâlâ gündemden düşmemiş olması, bir biçimde ön sıralara dizilmiş, evetçiler korosuna alkışlatılması...
Nedenlerini gerçekten birlikte yola çıkmış Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın yollarının ayrışması ya da piyasaları sarsan anayasa kitapçığının atılması olarak okursanız, çok ama çok yanılmış olursunuz... Demokrasi, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, ister parlamenter, isterse başkanlık rejimlerinin hukuk devleti düzenleri içinde vazgeçilemeyecek güçler ayrılığı ilkelerinin ayaklar altına alınmış olmasını, otoriterleşme, diktatörlüğe dönüşümü hedeflemiş, referandumda evet oyu verilmesi istenen metinle başımıza gelebilecekleri atlamış olursunuz...

***

Sezer’in; anayasa hukukçusu, anayasal hukuk devleti düzeninin Cumhurbaşkanlığı’na yüklediği sorumluluklar çerçevesinde çok haklı, siyasi çıkar hesapları adına yapmaya kalkışmadıklarını, bugünlerdeki ayaklar altına alınmış, anayasal hukuk devletinin yokmuş gibi çiğnenen ilkeleri çerçevesinde birkaç cümle içinde anlatmaya çalışmalıyım.
Erdoğan başta, evetçilerin, uyumsuz ortaklık, ekonomide kriz çıkarma öngörüsüzlüğü olarak parlamenter rejimin erdemlerine karşı, ikibaşlılık olarak göstermek istedikleri çıkışlar, sorumsuzluğun, hukuksuzluğun değil anayasal sorumluluğun olmazsa olmaz adımlarıydı..
Anayasal parlamenter rejimimiz, hukuk devletinin Cumhurbaşkanı’na yüklediği sorumluluklar kapsamında vazgeçemeyeceği iki görev söz konusudur. Hükümet, oluşmuş İktidarları erki ile siyaseten ya da seçilmiş olma itifakları ne kadar güçlü, kader bağları ile bağlanmış olsa bile... Cumhurbaşkanlığının anayasal yükümlülüklerinin başında, Hükümet, Meclis icraatlarının, hukuka uygunluk, kamu yararı denetimlerini yapmaktır...
Demokrasilerde onay makamı, yandaş Cumhurbaşkanlığı icraatları siyasal uyumluluk değil, doğrudan hukuksuzluk, anayasal suç niteliklidir. Halkımız evetçiler Cumhurbaşkanı Gül’ün gerektiği için, kamu yararı, hukuka uygunluk olduğu için değil de, aynı siyasi cepheden gelmiş olmanın yandaşlığı içinde, Başbakan Erdoğan Hükümetleri, Meclis’ten çıkmış yasalara onay vermişse uyumlu Cumhurbaşkanı sayılabilir mi? Anayasal sorumluluklarının gereklerini yerine getirmemiş, yandaşlık suçu işlemiş olabilir mi?
Gündemimizdeki evetçilerin referandum kampanyalarının haftalık, bazen günlük çark edişlerindeki, ülkemiz için çok tehlikeli sularda geziniyor olmalarına bu yazıda görüldüğü üzere yer kalmadı... Kuşkusuz “Ey Amerika, Ey Avrupa” nidaları ile başlayan posta koymaların nasıl bu kadar kolay gündemden düşürülmüş olmalarından başlayarak en yaşamsal olarak tek kişiye, tek adama sınırsız verilmek istenen yetkilerden çok ama çok korkmak gerek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları