Yarının Türkiye’si-I

03 Nisan 2017 Pazartesi

Eğer halkoylamasında evet çıkarsa nasıl bir Türkiye oluşacağının açıkça konuşulması çok büyük bir önem taşıyor. Çünkü hiçbir şey, bu kez gerçekten, eskisi gibi olmayacak.
Ancak konu yeterince konuşulmuyor.

Dinin vesayeti
Geçmişte devletin yasal ve kurumsal yapısının seçimle işbaşına gelenleri vesayet altına aldığını öne süren AKP, anayasa değişikliğini, o vesayeti ortadan kaldırmak için yaptığını ısrarla vurguluyor.
Ancak aynı AKP dine dayalı bir vesayet rejimini dayatıyor.
AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı vesayet özetle şöyle:
Öncelikle devlet yönetiminin ve toplumsal dokunun temeli olan adaletin gözüne Osmanlı deyimiyle siyasetin mili çekildi. Siyasal İslamcı AKP iktidarı, ülkenin hukuk yapısını kendi anlayışına göre biçimlendirdi. Bugün, 149 gazeteci, dört bin bine yakın bilim insanı, 110 bine yakın kamu çalışanı için aylardır hukuk işlemiyor. HDP eş genel başkanları, milletvekilleri ve diğer emekçileri için ise hukuk oldukça hızlı çalışıyor. Halkoylaması sürecinde hayır diyeceklerin uğradıkları ağır saldırı ve baskılar, buna karşılık evet diyeceğini açıklayanların korunması ve kollanması da kanıtlıyor ki eğer sandıktan evet çıkarsa şimdiki hukuksuzluk çok daha ağırlaşacak ve katlanacaktır!
Hukukla eşzamanlı olarak eğitim, anaokulundan üniversiteye kadar din düzleminde birleştirildi, ah ne zulümler gördük, bu yüzden çocuklarımızı ABD’de okuttuk diyen AKP, öyle bir eğitim düzeni yarattı ki, şimdi de aileler çocuklarını ABD ve Avrupa’daki çağdaş eğitim veren okullarda okutmak için varıyla yoğuyla çırpınıyor.
Geçmişte ABD’nin de isteğiyle esas olarak solcuları ve özgürlükçüleri ezen askeriye de AKP’ye iyice teslim oldu; baksanıza, Genelkurmay 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi ile ilgili afişlerinde Mustafa Kemal’e yer veremeyecek ölçüde korkuyor!
Altlı üstlü, bütün bilim kurumları, ekonomiyle ilgili kurumların tamamına yakını, tam anlamıyla AKP siyasal İslamının vesayeti altındadır.

Şûra demokrasisi!
Türkiye’de, insan hak ve özgürlüklerine ve bunları güvenceye alan yasal ve kurumsal yapılanmalara dayalı demokrasi; yaygın kullanımıyla, Batı tipi parlamenter demokrasi, AKP eliyle sonlandırılıyor.
Batı tipi demokrasi ile siyasal İslamın bağdaşmayacağı görüşü yeni değildir. AKP’nin sözcüsü sayılan bir gazetede, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Batı’ya ait demokrasinin İslam ile bağdaşmadığı görüşünü, özenle ve tam bir dürüstlükle savunuyor. Türabi’ye de dayandırdığı iki yazısında Batı demokrasisinin siyasal İslamdaki karşılığına da, şûra veya İslam demokrasisi diyor (Yeni Şafak, 3 -4 Eylül 2015). Bugünlerde de, emanet, adalet ve itaat üçlemesiyle, içine girilmekte olan şûra demokrasisinin ayrıntılarını açıklıyor (Yeni Şafak, 24 -31 Mart 2017)!
İslamın ilk demokrasi deneyi diye övülerek örnek gösterilen Pakistan’da, Ziya Ül Hak, anımsarsanız, 1985’te Batı’daki parlamenter demokrasi Pakistan’a uygun değildir gerekçesiyle onun yerine şûra demokrasisini halkoylamasına sunmuş ve yüzde 97 evet ile onaylatmıştı.
Ülkemizde de şûra hazır; şûra, danışma kurulu demek, Cumhurbaşkanının (resmi internet sitesinde tam listesi yoksa da) anlaşılan çok sayıda başdanışmanı var. Geçen günlerde başdanışmanlar, kurumsal bir kimlik sahibiymişçesine bir araya gelerek gazetecilerle görüşmüş; onlara, evet çıkarsa hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı müjdesini (!) vermişler (Basın 28 Mart).
Halkoylamasında evet çoğunluğu, dinin vesayetini pekiştirecek ve şûra demokrasisinin kapılarını ardına kadar açacaktır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları