Olaylar Ve Görüşler

Gücü tek kişide toplamak

03 Nisan 2017 Pazartesi

Montesquieu’ya göre insan doğası elindeki kuvveti suiistimal etmeye eğilimlidir ve hürriyet ancak iktidarın, sahip olduğu kuvveti kötüye kullanmadığı toplumlarda mevcut olabilir. Bu iktidarı sınırlayıp hürriyetin egemen kılınmasının tek yolu da bir kuvvetin diğerini sınırlandırması, durdurmasıdır.

 

18 Şubat 2017 tarihinde Elazığ’da yapılan miting sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede cumhurbaşkanının, başbakana anayasa kitapçığını fırlattığını gördük mü? Dünyada böyle çirkinlik olur mu? Bunu bile yaşattılar bize. Şimdi biz bunu da kaldırıyoruz. Tek kişide bu gücü topluyoruz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı’nın kullandığı bu ifadeler ve süregelmekte olan referandum tartışmaları bağlamında kuvvetler ayrılığı prensibinin öneminin tekrar tekrar vurgulanması büyük önem taşıyor.

Anayasa düzenlemeleri
Anayasa, 7. maddesi ile yasama yetkisinin Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği, 8. maddesi ile yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği, 9. maddesi ile de yargı yetkisinin, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı düzenler. Anayasanın bu maddelerinin Türk hukukuna kattığı iki temel hukuk prensibi vardır: “Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı.”
Hukukun en temel prensiplerinden olan kuvvetler ayrılığı teorisinin altında yatan temel dürtünün Aristo, Platon, Cicero, Machiavelli, Locke ve Montesquieu’den bu yana hep “Devleti yönetme gücünün tamamının bir kişinin ya da bir grubun elinde toplanmasının, mutlakiyete yol açacağı endişesi ve bunu önlemek” olduğu ifade edilir.
Kuvvetler ayrılığı prensibini, yargı bağımsızlığını da dahil ederek oldukça ilerleten ve genişleten Montesquieu’nun bu konudaki fikirleri, ülkemizin içinde bulunduğu tehlikenin ortaya konulması yönünden önemli. Montesquieu’ya göre insan doğası elindeki kuvveti suiistimal etmeye eğilimlidir ve hürriyet ancak iktidarın, sahip olduğu kuvveti kötüye kullanmadığı toplumlarda mevcut olabilir. Bu iktidarı sınırlayıp hürriyetin egemen kılınmasının tek yolu da bir kuvvetin diğerini sınırlandırması, durdurmasıdır. Bunun yanında iktidarın, kanunlara uygun hareket etmesi halinde dahi yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinden ikisinin veya üçünün tek bir kişi ya da grupta toplanması halinde de o toplumun hürriyeti tehlike altına girer.

Tarihi görev
Anayasa profesörü Turhan Feyzioğlu, Anayasa ile hukukumuzda kabul gören kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortaya atılmasında, sahip olunan kuvvetin kötüye kullanılması halinde diğer kuvvetin buna engel olabilecek kudrette olması gerekliliğinin ve yasama, yürütme ve yargı güçlerinden ikisinin tek bir kişi ya da grubun elinde olması halinde vatandaşın hak ve özgürlüklerinin tehlikeye düşeceği fikrinin etkili olduğunu belirtir.
Gücün tek bir kişide toplanmasının insan doğasına ve demokratik bir hukuk devletinin gereklerine aykırı olduğu bu denli görülüyorken, bu konunun tartışılması, anayasada düzenlenmesi ve Meclis’ten geçerek referanduma götürülmesi ülkemizin hızla, dönüşü olmayan bir yola doğru ilerlediğini gözler önüne seriyor.
Halkın bilinçli bir şekilde sandığa gidebilmesi için mümkün olan her ortamda bunların belirtilmesi hukukçuların ve siyasetçilerin tarihi bir görevi. Umalım ki, ülkemiz bu tehlikeli yoldan dönebilsin.  

UĞUR GÜNER
Avukat



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları