Hikmet Çetinkaya

Mutluluk...

09 Nisan 2017 Pazar

Mutsuz geçen bir hayat, tatsız geçen bir hayattır...
Eskiler şöyle derdi:
“Neşe her şeyden önce gönlün gıdasıdır.”
Dr. Victor Pauchet “Mutluluk Yolu” adlı kitabında “Dünya yüzünü neşe ve sevgi kapladığı gün kötülükler ortadan kalkacaktır” dedikten sonra tüm insanlara şu öğüdü vermiştir:
“Her yerde, her durumda gönlünün rahat olmasını, dört yanına neşe saçmasını istiyorsan, dudaklarında gülümseme eksik olmasın.”
Gülümse...
Dünyanın en büyülü sözcüğü... Ve de en güzel davranışı... Hüzünlü bir yüzü bile güzel gösteren inanılmaz tılsım.
Hayat, gelgitler içinde insan yüreğini, acıyı, tasayı, hüznü, sevinci bir okyanus güzelliğine dönüştürür.
Gezi Direnişi sırasında öldürülen Berkin Elvan cinayetinin ek duruşmasının yapıldığı gün hüzün ve umutsuzluk vardı insanların gözlerinde...
Berkin, ölümünden önce
bakkala etmek almaya gitmiş, eve dönerken ağır yaralanmıştı.
Anne Gülsüm Elvan duruşma sırasında şöyle dedi:
“Ben hâlâ o ekmeği bekliyorum...”
O anda duruşma salonunda tüm izleyiciler gözyaşına boğuldu...
Dışarıda puslu bir hava vardı...
Gökyüzü çekip gitmiş bir anda...

***

Kimi zaman yıllar düğüm düğüm olur insanın boynunda.
Çaresizlik, yılgınlık, mutsuzluk oturur yüreğimize...
Gökyüzü alıp başını gitmiştir artık...
Hayatın sayfalarında dolaşırım, kendi kendime bir şeyler mırıldanırım:
“Ömrümüzü katık ettik umuda
Savaş meydanlarında çoğaldık sessiz
Yoruldu analar ölü doğurmaktan
Yaşıyorsak da canlı değiliz”
Bir yalnızlık çemberi, doğanın yedi rengi içindedir bazı günler.
Avuçlarımızda bir tutam umut...
Ve hüzün...
Bir soru takılır akıllara:
“Ölüm bize neden çok yakın?”
Saçmalıyorum belki...
Çaresizlik içindeyim.
Bir soru daha:
“Mutluluk nedir?”
Bu soruyu birkaç kez soruyorum kendime...
Suriye’de çocuk katliamı, kimyasal gaz, ABD’nin Esad güçlerini bombalaması...
Tam o sırada Kemal Göktaş arkadaşımızın analizine bakıyorum.
Göktaş şöyle yazmış:
“İddianame metninin muhatabı sadece Cumhuriyet değil ‘yönetenleri rahatsız eden haberleri yayımlayamazsın’ mesajı veriliyor topluma ve gazetecilere.
FETÖ sanığı savcının adı yok ama ruhu iddianamede geziniyor.”

***

Tüm insanların kardeş olmasını istiyorsak, her birimiz teker teker mutlu olmaya çalışmalıyız.
Acılı da olsak, hüzünlü de bunu yapmalıyız...
Ama elimizde mi bu bakalım, gücümüz yeter mi bunu başarmaya!
Dünya her sabah yeniden kurulurmuş. Pandora’nın büyülü kutusunu unutmayalım hiçbir zaman.
Dağlarda, kuytuluk vadilerde şehitlerimizi düşünürken bile umudumuzu hiç ama hiç yitirmeyelim.
Kör terörü lanetlerken bile mutsuz değil mutlu olmak için çaba gösterelim.
Suruç’u, Ankara Gar, İstanbul, Kayseri, Gaziantep katliamlarını unutmayalım, yasımızı tutalım ama yaşam sevincimizden vazgeçmeyelim...
Diyelim ki:
“Umudu gömülmez bir ulusun Boşuna çabaların ey mezarcı”
Bir çığlık olalım...
Acıyı bal eyleyelim...
Çocuklarımızın geleceği için hayata dört elle sarılalım...
Her şey uçup giderken bakın umut kalmış içeride...
Sevgi kalmış...
İnsanlık kalmış...
Çalışmadan başarıya ulaşmak olanaksızdır dostlarım.
Çağlar boyu mutlu yarınlar, hep çalışanların olmuştur.
Aydınlık günler de, özgürlüğe ve aydınlığa kavuşmak amacıyla hep umarak çalışanların olacaktır.
İşte o zaman türkülü, çiçekli dallarda büyüyecek bizim ulus olarak umutlarımız...
Hüzünler, tasalar uçup gidecek inanın...
Berkin Elvan’lar, İsmail Korkmaz’lar, tüm kayıplarımız, şehitlerimiz, çocuklarımız sevgiyi bir nakış gibi işleyecekler yüreklerine...
Yüreklerimize...
Yarınlar bizim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları