Son kavşak

13 Nisan 2017 Perşembe

Venezüellalıların Türkiye için yaptığı “hayır” videosunu gördünüz mü? Video, Başkan Chavez’in yetkilerini katlayan Venezüella’nın 2009 referandumuna atıfla; “Biz ettik siz etmeyin, bizim gibi ‘evet’ demeyin; aman sıkı durun, ‘hayır’ deyin!” mesajını veriyor.
“(Chavez) Bize istikrar sözü vermişti. Ona inandık” diyor Venezüellalı hayırcı dostlar: “Başlangıçta o da yollar, köprüler, hastaneler yaptı. Zaten biz dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahiptik. Her şeyin iyi olacağını düşünmüştük. Güçlü bir ülke istiyorduk. Sonra referandumla her şey değişti. Başkan ülkeyi elinde topladığı tüm güçlerle yönetmeye başladı. Yolsuzluk yayıldı. Devletin tüm malları varlık fonuna devredildi. İşler birden kötüye gitmeye başladı. Politikacılar, muhalif gazeteciler hapse atıldı. Başkan hastalanınca, eski bir otobüs şoförünü (mevcut Başkan Nicolas Maduro) yerine halef seçti. Ülkeyi o da kafasına göre yönetmeye başladı. Koşulları değiştirmek için bu sistemde elimizden hiçbir şey gelmiyor. Enflasyon halihazırda yüzde 700’ün üstünde. Güvenlik yok. Durum feci. Keşke demokrasimiz olsaydı. Siz Türkler, bu büyük hatayı yapmayın. Tüm gücü tek insana vermeyin. Gelecekte işin ehli olmayan biri başa gelip ülkeyi mahvedebilir. Hayır deyin!”
 
Dünya ‘hayır’ diyor
Aslında bir plebisit olan pazar günkü referandum, bizim oylarla sınırlı kalmayıp dünyaya açılsaydı, “hayır”lar öyle anlaşılıyor ki açık ara önde gidecekti...
Bizim “Törkiş referendum” taa Venezüella’da bile böyle yankı yapıyorsa, gerisini hesap edin.
Bugüne dek “Haydi Türkler bastırın, Evet deyin!” diyen tek değerlendirmeye rastlamadım.
Dünyanın dört bir yanında herkes pazar günkü oylamaya, bir korku filmine bakar gibi bakıyor. France 24 TV’de bu hafta izlediğim bir söyleşi, dehşet içinde Türkiye’de muhalif politikacılar ve gazetecilere, aydınlara yapılan şiddetli baskıyı gündeme getirdikten sonra, “2000’ler başında Batı’nın sevgilisi olan Erdoğan ne oldu da diktatör oluyor?” sorusunu soruyordu. Financial Times son referandum analizinde şaşkınlığa gark olmuş edayla “Erdoğan tüm zalimliğine rağmen (nasıl oluyor da?) anketlerde hâlâ başa baş çekişiyor?”
sorusunu gündeme taşıyordu.
İtalya’nın etkili haftalık siyasi dergisi “L’Espresso” iki hafta üst üste yer ayırdığı referandum değerlendirmelerinin ilkinde, Erdoğan ve Putin’in yer aldığı kapakta “Diktatörler ve Biz” başlığını kullanıyor; 16 Nisan referandumuyla Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığını, Boğaz’ın iki yakasının açıldığını vurguluyordu.
 
‘Tek adam’ çöküşle geliyor
Aynı derginin son sayısında “Son Kavşak” başlığıyla yer alan çarpıcı bir değerlendirme göze çarpıyor. Gigi Riva imzasını taşıyan yazı; söze Erdoğan’ın yaşamını hikâye eden “Reis” filminin gişede çakılmasını anlatarak giriyor. 8 milyon Avro’ya mal olan filmin sade yarım milyonluk gişe yapmasını, toplumdaki Erdoğan isyanıyla açıklayan yazar, baskın propagandaya karşın bugün sondajlarda hâlâ belirsiz bir durum varsa, bunu; her şeye rağmen direnç gösteren bir sivil topluma bağlıyor. Yazının en ilginç olan kısmı “Bu referanduma neden ihtiyaç duyuldu” sorusuna getirilen cevap. L’Espresso, RTE’nin elindeki gücünü artırma ihtiyacını, “badireye dönüşen dış politika”nın sarpa sarmasıyla açıklıyor. “Sultanlığı bırakın” diyor dergi, “Reis kendi topraklarından parça yitirebilir... Ekonominin kötülemesi, kendisini, iç düşmanlardan kurtularak mutlak güç kullanımına itmiştir...”
Baş aşağı giden ekonomi bir yanda, maceracı dış politika diğer yanda “Reis”, güç zehirlenmesinden çok, L’Espresso’ya göre karanlık günlere gebe bir kavşakta “sıkışmış olduğu için” bütün gücü toplamaya teşne görülüyor. Venezüellalılar Türk halkına gönderdikleri “hayır” videosunda hani “Referandumda tüm gücü başkana verdik. Sonra her şey gümledi” diyorlar ya...
Sebep-sonuç ilişkisi aslında farklı. İşler zaten iyi gitmediği için dünyayı böyle dumur eden bi referandum gündeme geliyor.
Güney Amerika da dahil RTE, Batı’dan yükselen tüm bu sesleri, referandumun yeni anlatısı olarak icat ettiği “haçlı-hilal çatışmasına” bağlayacaktır.
Ama o durumda “hilal” cephesinden de birilerinin “Evet”e arka çıkması gerekmez mi?
O cenahtan da Reis için “Çok yaşa, varol!” seslerinin yükseldiğini pek duymuyoruz. Ben duymadım. Siz duydunuz mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları