Hikmet Çetinkaya

Evet mi, hayır mı?..

13 Nisan 2017 Perşembe

Pazar günü halkoyuna sunulacak olan “Anayasa Değişikliği Kanunu” evet ve hayır ekseninde nasıl tartışılmalı?
Türkiye’nin gerçek gündemi ve değişiklik gerekçesi örtüşüyor mu?
Bu soruların yanıtını anayasa hukukçusu İbrahim Ö. Kaboğlu Cumhuriyet’in Akademi ekinde şöyle veriyor:
“Toplumsal güvenlik, iktisadi kriz ve genelleşen ağır insan hakları ihlalleri, yürürlükteki anayasadan mı kaynaklanıyor?
Gerçek gündem, anayasanın kendisi mi yoksa ‘anayasal düzen’in askıya alınması mı?
Anayasasızlaştırma süreci, 16 Ekim 2016 günü itiraf edildi ve anayasa değişikliği için düğmeye basıldı.
Vesayetçi anayasa, cumhurbaşkanının kökeni, hükümet sistemi ve sayısı, Türkiye’nin deneyimi ve dünya pratikleri gibi kavramlara dayanan genel gerekçede ‘15 Temmuz 2016’da millet iradesiyle oluşan iktidarı hazmedemeyen vesayetçi anlayış, başka bir kisve ile başını kaldırmış’ deniliyor.
Soru: 15 Temmuz darbecileri, anayasanın hangi vesayetçi kurumu ile devlete sızdı?
Bunun nedeni anayasanın âmir hükümlerini sürekli ihlal değil mi?
Anayasa cemaatlere neyi vermeyi emrediyordu?
Türkiye’nin gerçek gündemiyle gerekçe örtüşmediği gibi, yaklaşık 200 yıllık siyasal ve anayasal deneyimin üstüne sünger çeken bir düzenlemenin gerekçesi olarak kabul edilemez.”

***

Kaldırılan anayasal kurumlar hangileridir?
Bu soruya şu yanıtı veriyor Prof. Dr. Kaboğlu:
“Hükümet doğrudan kaldırılıyor, hükümete ve cumhurbaşkanlığına ait tüm yetkiler bir kişiye veriliyor.
Aynı kişiye artı yetkiler de veriliyor. Bunlar cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenecek.
Cumhurbaşkanı olan kişi aynı zamanda parti başkanı olabilecek.
Bu bakımdan, aslında cumhurbaşkanlığı da kaldırılıyor. Metinde de devlet başkanı ve devletin başı gibi ifadeler kullanılıyor.
Kurullar yerine kişi, kurul kararları ve karma işlemler yerine tek kişi işlemleri öngörülüyor... ”
Bir başka soru...
Yasama güçlendiriliyor mu yoksa zayıflatılıyor mu?
“1982 Anayasası’nda yasama yetkisi Türk milleti adına TBMM’nindir. Bu yetki devredilemez yazılıdır.
Yasama yetkisinin genelliği ilkesini ortadan kaldıran 6771 sayılı kanun, TBMM’nin denetim yetkisini de kısıtlıyor.”

***

Tarafsız ve bağımsız yargı sağlanabilir mi?
Prof. Dr. Kaboğlu’nun yanıtı şöyle:
“Yargı için tarafsızlık ilkesi öngörülmekle birlikte, yargının üst örgütü, partizanlık yolu açılan cumhurbaşkanlığı tarafından doğrudan ve dolaylı olarak oluşturulacak.
Bütün yargı mensupları konusunda karar verme konumunda olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), cumhurbaşkanınca doğrudan ve muhtemelen TBMM’deki çoğunluğu tarafından, yargının kendisi tamamen dışlanarak belirlenecek.
Siyasi kişi ve organların güdümü altındaki yargı mensuplarının tarafsız karar vermeleri çok zor.
Zira bağımsızlık (statü) olmadan tarafsızlık (erdem) beklentisi, açık bir çelişkidir.”
Prof. Dr. Kaboğlu, “evet” ve “hayır”ın anayasa ve demokrasi bakımından anlamı nedir sorusuna verdiği yanıtta şöyle diyor:
“Evet: 16 Nisan oylamasında evet, anayasal ve siyasal birikim bakımından tarihimizde en büyük kırılmayı beraberinde getirecek.
6771 sayılı kanun, 1982’den sonra yapılan değişiklikler sonucu edinilen anayasal kazanımları ortadan kaldırdığı gibi, kabul edilmesi durumunda yeni bir anayasanın da önünü kapatacak.
Hayır: Kazanımları sahiplenme fırsatı yaratacak olan ‘hayır’ ise yeni ve demokratik bir anayasanın yolunu açmış olacak.
Bu ağır baskı ortamında ‘hayır’ sonuç, Türkiye tarihinin en büyük ‘demokratik devrimi’ olarak da görülebilir...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları