Deli deli tepeli kulakları küpeli

16 Nisan 2017 Pazar

Baştan söyleyeyim, ben delilerin iddiasız olanlarını çok severim. Kendini kedi ya da Mercedes sananları, ağaçlarla konuşanları, sadece kendileri için hiç utanmadan cadde ortasında oynayanları…
Yukarıdaki tekerleme de hoşuma gider, Ankara havası eşliğinde insanın kanını kaynatır. Şimdi gelelim işin püf noktasına. Bir rüya gördüm; çok gencim, gazetem beni kimselerin bilmediği, gitmediği bir yere yolluyor. Çocukluğumda izcilik yapmışım ya, görev bilincim aşırı sağlam, sevinçle görevi kabul ediyorum. Bir süre sonra tüm pencereleri demirli bomboş bir salona giriyorum. 15-16 kişi var yok. Bir köşeye çekilip ne olacak diye izlemeye başlıyorum. Bir ara salonun kapısı açılıyor, takım elbise giymiş, uzun boylu bir adam elinde asa niyetine kullandığı bir sopa, salonun ortasına ilerliyor. Tam o sırada bir başkası adamın durduğu yeri tebeşirle yuvarlak içine alıyor. Ve adam konuşmaya başlıyor:
Dünyanın tüm nimetlerini bize bağışlayan, yüce Allah dün gece gene rüyama girdi ve cennete gidecek olanların, en az bir yıl süreyle kötülük etmiş olmaları gerektiğini söyledi. Bir kere değil 365 gün boyunca kötülük üstüne kötülük eden birini istiyor!
Adamı sessizce izleyenlerden biri nutku tutulmuş gibi usul usul ilerledi ve haykırdı:
Bu benim! Ey yüce Tanrım ömrüm boyunca hırsızlık yaptım! Elime geçen her şeyden çaldım. Toptancılık yapıyordum, zeytinyağına makine yağı karıştırdım, ev yapıyordum, çimentoyu gıdım gıdım kullandım, peynircilik yaptım, peynire bol bol patates püresi karıştırdım. Cenneti benim kadar hak eden yoktur!
Bu sözler üstüne, odadakilerden biri can havliyle öne fırladı: “Çekil lan, sen kötülük mü yaptın? Bir de benden dinleyin. Ben sürekli şeytanı yanıma çağırdım. Ona yalvardım, beni baştan çıkarsın diye! Böylece içimde Allah korkusu olmadan küçük kızlarla münasebet kurdum, küçücük oğlanları badeledim. Onların eline üç beş kuruş tutuşturarak çevremdeki herkesi aldattım. Beni her zaman mazbut bir aile erkeği olarak bildiler. Yaşasın şeytan!
Adam sözlerini bitirdikten sonra ansızın bir karışıklık oldu. Birden adamlardan biri, eline geçirdiği bir tırnak makasıyla etinden et koparmaya başladı. Bir yandan da bağırıyordu: “Susun lan! Ben kötülüklerin şahıyım, susun! Ben var ya ben, işkenceci başıydım. Kusura bakma Tanrım ama senin giremediğin bir yerde görevliydim. Dur durak bilmeden önüme kim gelirse işkence yapıyordum. Yaptıkça şahlanıyordum, daha fazla daha fazla yapmak istiyordum. Bazıları çok inatçı çıkardı, sus pus bütün acılara katlanırlardı, işte o zaman kendimce icatlar yapardım. Kadınlar var ya kadınlar, canlı fare irisini yüzlerine doğru tuttuğumda çığlık atıp dökülürlerdi. Hey gidi günler hey, özledim. Ve cennetin en iyi yerinin benim olması gerektiğini düşünüyorum. Kimse bu kadar çok kötülük yapamaz!
Adam bu sözlerden sonra tırnak makasıyla bu kez tırnaklarını sökmeye başlayınca, birkaç kişi adamın ellerini arkadan bağlayıp bu işi yapmasını engellediler.
Ben hâlâ neden buradayım, ne yapıyorum anlamaya çalışıyorum. Takım elbiseli uzun adamın cenneti satmaya çalıştığını az çok anlıyorum ama bundan çıkarı ne, bir türlü kavrayamıyorum. Neyse, az sonra durum anlaşılıyor, meğer cennete gitmek için öyle kötülük filan yapmak yetmiyormuş, birden salonun kapısı açıldı ve iriyarı bir adam, elinde kocaman bir sepet içeri girdi. Evet, şimdi rüşvet zamanı, parayı veren düdüğü çalacak ve yaptığı her bir kötülük yanına kâr kalacak!
Birden uyanıyorum. Ne oluyor yahu, ben neden böyle bir rüya gördüm ki. Tam da referandum günü, ansızın anımsadım, o gün arkadaşlarım hakkında yazılan iddianameyi okumuştum. Bu “deli deli tepeli, kulakları küpeli” rüyasını görmemden daha doğal ne var? Ayrıca Cumhurbaşkanımız buyurdular: “Ahretinizi tehlikeye atmayın!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları