Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

17 Nisan 2017 Pazartesi

Bu sabah (16 Nisan) gazetemizin son sayfasında, “Ankara ‘Dostu’ unuttu” başlığı altında kapkara bir haberle karşılaşıyorum. Ankara’daki Dost Kitabevi’nin Tunalı Şubesi ekonomik gerekçelerle bir aya kadar kapanıyormuş. Haberde Dost Kitabevi, “Başkentlilerin okuma kültüründeki değişim ile bir bir kapanmaya başlayan kitabevlerinin son kurbanı” diye nitelendirilmiş!
Başkentli kitapseverlerin Change.org’da, “Tunalı Dost Kapatılmasın!” başlığıyla başlattıkları imza kampanyasının sonunda şöyle deniyor: “Kitapçının kitap alıp çıkılan yer değil, kitap üstüne konuşulan, tartışılan, diğer müşterilerle paylaşım yapabileceğiniz bir alan olduğunu bize hatırlatan az sayıdaki yerlerden biri ve önümüzdeki ay kapatılıyor. Gidip kapalı olduğunu gördüğünüzde çok geç olacak, bir ayımız var.”
Gazi’nin Ankara’sına, Milli Mücadele’nin ardından gerçekleştirilen Anadolu Aydınlanması’nın tüm aşamalarına ev sahipliği yapmış bir başkente hiç yakışmayacak bir yazgı - yazgıdan da öte, kapkara bir leke!

Bir ‘Barış Çağrısı’nın aydınlığı…
Bu haberin içime saldığı karanlık bulutları yine gazetemizin kültür sayfasında yer alan ve Sermet Yeşil ile yapılan bir söyleşi neyseki biraz olsun dağıtıyor. Aslında “Dünya yaşamak için var, ölmek için değil’” başlıklı ve Ezgi Atabilen tarafından yapılan bu söyleşi, bütünüyle barışa bir ağıt. Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın 12 yıllık oyuncusu ve kısa bir süreden bu yana Genel Sanat Yönetmeni olan Sermet Yeşil, son aylarda büyük bir başarıyla sergilediği “Aslan Asker Şvayk” rolünden yola çıkarak genelde tiyatronun işlevi konusunda çok önemli noktalara dokunuyor: “…Eskişehir’de iki üniversite var. Oraya okumak için ülkenin her yerinden insanlar geliyor. Bizim seyircimiz de daha çok öğrencilerden oluşuyor. O yüzden çok önemli bir görevimiz var. Bu insanlara tiyatronun korkulacak bir şey olmadığını, ışıklar kapandığında kadınlı erkekli yan yana oturup dirsek temasında olmanın kötü bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.

Savaş ile barış arasındaki o ince sınır…
Bu arada Sermet Yeşil, özellikle son zamanlarda sayıları artmaya başlayan ve daha çok sınırlarımız içersinde cereyan eden kanlı çarpışmaları konu alan dizilerin “yumuşak karnına” ilişkin çok önemli bir noktayı da tiyatro estetiği düzeyinde bir ‘ince’ uyarı ile gündeme getiriyor. Bu uyarı, zihinlerimizde şekillenebilecek şu soru ile çok yakından ilintili: “Savaşa ve silahlara karşı çıkalım derken, sakın genç dimağlarda bu kötülüklere yönelik gizli bir eğilimi de körükleme tehlikesiyle karşılaşmayalım?”
Sermet Yeşil’in bu bağlamdaki uyarısı şöyle: Ekranlarda ve sahnelerde savaşa ve silahlara karşı çıkarken, sakın “doz aşımı” nedeniyle her an çıkıp sokakta birbirini öldürebilecek insanlar yaratma tehlikesiyle yüz yüze gelmeyelim?
Bu, ancak Sermet Yeşil gibi toplumsal sorumluluğu asla sanat uygulamasından soyutlamayan bir sanatçıdan gelebilecek bir uyarıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları