Hikmet Çetinkaya

Umudun peşinde koş çocuğum...

20 Nisan 2017 Perşembe

İlkbahar sürgün veriyor...
Sahi siz vişne çürüğü sevdaları bilir misiniz? Sahi siz sevdalı kırlangıçların öpüşlerine hiç tanık oldunuz mu? Sahi siz hiç sulara, kanat çırpan kuşlara bakarak bir gülü dalından koparmadan kokladınız mı?
Siz bilir misiniz, anayasa toplumsal mutabakat belgeleridir...
Toplumu ayrıştırmak asla değildir...
Hiç düşündünüz mü umudu, barışı, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği...
Biri olmadan diğeri olur mu?
Kayısı dalında açan çiçek, ıhlamur ağacının yalnızlığı, bir çocuğun gülüşü...
Hepsi ama hepsi aydınlık sabahlara ulaştıracak hepimizi.
Toplumu geren, ayrıştıran siyaset dili, bize insan sıcaklığında bir sevgiyi muştulamalı.
Onun için sık sık umuttan söz ediyorum, kardeşlikten, barıştan, özgür birey olmaktan...
Bizim çağdaş bir anayasaya gereksinimimiz var.
Sesimizin çoğalması gerekiyor evrende...
Emperyalizme karşı dik durmak. Ezenin değil ezilenin yanında durmak. Kadına saygı göstermek. Hayatı kucaklamak, sermaye emek çelişkisini görebilmek...
Gökyüzünü kuşatan çanlar çalmamalı.
İnfaz memurları bıyıklarını burup kırbaçlarını şaklatmayacaklar.
Uygar bir dünyanın parçası olan Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler açısından hak ettiği konuma getirilmesinin, toplumumuzun beklentisi olduğunu unutturmayacağız...

***

İlkbahar sürgün veriyor...
Çiçekler solmayacak, mavi gök, karanlığa meydan okuyacak, umut Kafdağı’nın ardına saklanmayacak.
Faşistler, gericiler ellerinde bıçak, muşta, balta, palayla üniversiteleri, yurtları basmayacak, teröristler kalabalıkları bombalamayacak, masum çocuklarımızı kimse işkenceden geçirmeyecek.
Güle oynaya yaşanacak hayat, umut hiçbir zaman kaybolmayacak...
Bir huysuz acıyla değil, sevgiyle dokunacağız mor menekşelere...
Yüksek Seçim Kurulu, referanduma gölge düşüren “mühürsüz oyların geçerli olduğu” kararının gerekçesini resmi internet sitesine koymamasının nedenini kamuoyuna açıklayacak.
Bunun zorunlu olduğunu bilecek.
YSK, gerekçesini açıklamazken yerine 2014 öncesi bazı kararları sitesine neden koyduğunu kamuoyuna duyuracak.
Derin gecelerde karanlık gölgeler görmekten bıktık usandık.
Haydi hep birlikte haykıralım:
“Var mısınız yarınlara; barışa, kardeşliğe, sevgiye, özgürlüğe doğru koşmaya...”
Kaderin kadehinde mi yaşayacağız, acıyı ve tutkuyu?
Kıralım zincirlerimizi.
Umuda doğru koşalım hep birlikte.
Aydınlık sabahlara doğru, çocuklarımız için...

***

İlkbahar sürgün veriyor...
Bereketli toprakların kokusu kanın değil, barış çiçeklerinin habercisi olmalı...
Solculuk etnik kimlik değil, emeğin simgesidir çocuğum, bunu mutlaka öğrenmelisin, çünkü zamanımız yok...
Bak, ağaçlarda inleyen rüzgâr, havada uçan kuş, yırtılan gökyüzü söyleyecek umudun özgürlük türküsünü.
Var mısınız, çoğalmaya, birliğe beraberliğe, baskılardan arınmış bir toplum olmak için kol kola yürümeye...
Allı yeşilli uçurtmaları gökyüzünün maviliğine salmaya.
Sevgiye, sevdaya merhaba demeye...
Anayasa için toplumsal mutabakat gerektirir...
Bir ülkenin yarınları içindir bu...
Var mısınız Şırnak’ta umut, İdil’de sevgi toplamaya...
Çanakkale’de sevdanın adresini sormaya...
Kızılırmak’ta doğan güne merhaba demeye...
Cemal Süreya’dan şiirler okumaya:
“Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin.”
Sonra sağır eski bir pişmanlık yakalıyor bizi, sabahtan akşama dek uykusuz...
Cesare Pavese’nin dizelerinden.
Bir boş söz, bir kesik çığlık... Kıvrımlar yansıtıyor aynada...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları