Hikmet Çetinkaya

İnsanca yaşamak varken...

25 Nisan 2017 Salı

Bir mavi akşamın içinde, karalanmış bir sessizliğin ilk saatleri içindeyiz... Bir televizyon ekranında çocukları görüyorum. Kimi kâğıt mendil satıyor kimi su...
Muhabir soruyor:
23 Nisan kimin bayramı?
Bir kız çocuğu yanıt veriyor:
Çocukların...
Aralarında Suriyeli çocuklar da var...
Dışarıda inceden yağmur yağıyor...
Douglos Dunn’un “Ben sende yaşıyorum, sen bende yaşıyorsun” dediği geceyi yakalamaya çalışıyorum...
Umut ve mücadele...
Çocuklar...
Masmavi bir akşam, saatler ilerledikçe laciverde dönüşüyor.
Düşsel bir yolculuğa çıkıyorum.
Bahçede bırakıp gittiğin salıncak ya da en sevdiğin kitabın saatin yanı başında duruyor.
Gece kâbuslarla çınlıyor...
Birbirine bitişik evlerde çocuklar ağlıyor, kendi horlamasında çürüyüp giden bir adam eski sevdalarla avunuyor.
Birileri sessiz adımlarla kapıları kontrol ediyor, ayak sesleri insanlara dönüşüyor, o anda umut ve mücadele beni başka iklimlere doğru götürüyor...
Lemnos Kralı Thoas’ın sesi midir yoksa karanlığın içinde yükselen?
Niçin gereğince tapınmamışlardır Lemnos Adası’nın kadınları Tanrıça Afrodit’e?
Cezalandırılmış kadınların erkek egemen toplumda inatçı bir baş kaldırısıdır...
Bir mavi akşamın içinden lacivert gökyüzü fışkırırken bir yıldız kayıyor suların üzerine doğru.
Özgürlüğe açılan bir pencere.
Hüzün ve düşünce ırmağı yine iç içe...

***

Belki yeryüzündeki son piyano çalıyor...
Paris’te Eyfel Kulesi ışıl ışıl...
Fransa’da 11 adaylı cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda siyasette merkez, ekonomide neoliberal çizgideki eski ekonomi bakanı Macron sandıktan birinci olarak çıkarken, ikinciliği aşırı sağcı parti lideri Marine Le Pen kazanıyor, merkez sol ve merkez sol partiler oyun dışı kalıyor.
Sonuçların ardından merkezdeki tüm siyasi liderler 7 Mayıs’taki ikinci turda Macron’u destekleme çağrısı yapıyor.
Şimdi soru şu:
Aydınlanma devriminin beşiği Fransa’da ırkçılık nasıl oluyor da ivme yapıp sandıktan ikinci parti olarak çıkıyor?
Benim düşsel yolculuğum akşamın ilk saatlerinde başlıyor...
Umut ve mücadele ekseninde bir yaşam haritası...
Temel hak ve özgürlükler!
Hayat!
Hayat bir mücadele değil miydi yarınlar için?
Düşlerimi çizdim duvara.
Mendil, su satan çocukları.
Sonra yaşamın atlasında gezindim.
Kar yüklü gergin ağaç dalları gibi hissettim kendimi. O akşamın keyfini çıkarıp yıldızlarla konuşmak istedim.
Kenneth Rexroth’un dizelerinde al bir şafakta evinin önünden geçtiğim yılları düşündüm.
Kalkıktı pencereler, panjurlar açıktı...
Gölden esen hafif bir yel dokunuyordu yanaklarına. Soluğun geliyordu aklıma. Bütün gün dolaşmıştım yağıp dinen yağmurda.
Demiştim ki:
Al bir gül kopardım bomboş parkta. Işıl ışıl damlalar titreşiyordu üstünde. Saat beşte yalnızlık rengini almıştı şehir. Oturduk düşen al bir taçyaprağı ürperene dek önüme.

***

Rengârenk düşler çiziyorum duvara...
Bulut yüklü bir gök...
Umut...
Mücadele...
Yalnızlık...
Hüzün...
Machoda’nın dizelerinde umut topluyorum kötülükleri savmak için...
Yarınlar için...
Çocuklarımız için...
Akşamın içindeyim...
Gözlerinde bir giz yanıyor el değmemiş...
Kızıl yonca can yoldaşım benim!
Bitmez tükenmez bir ışıkta yol alıyorum.
Bir Paris akşamındayım geçmiş zaman masallarında kalan.
Eski yazılarım geliyor aklıma.
Diyorum ki:
Yarına var mısın, söyle...
Kanlı Pazar’lar, Madımak’lar, Bahçelievler...
Suruç, Gaziantep, İstanbul katliamları, şehit cenazeleri...
İnsanca yaşamak varken...
Çocuklarımız için umut toplayacakken...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları