Hikmet Altınkaynak

Büyük Umut

18 Mayıs 2014 Pazar

“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Haftası”ndayız. Sevinmemiz gerekirken Soma faciası hepimizi yasa boğdu. 300’e yakın maden işçimiz şehit oldu. İhmal, vurdumduymazlık, kendilerinden başka hiç kimsenin sözüne değer vermeyen siyasal anlayış yüzünden.
Bu
işçilerle hepimiz bir parça öldük. İnsanlık öldü. Yüreğimiz yandı, kavruldu. Öfkemiz büyüdü. Biliyorum, yakınlarını yitirenlere söylenecek hiçbir söz onları teselli etmez, acısını dindirmez. Doğal. Onlara dayanma gücü, yaralılara acil şifalar, şehitlerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum. Bu hafta Atatürk’ü Anma Haftası’dır. Atatürk ise canı, vatanı, özgürlüğü ve bağımsızlığı elinden alınmak istenen ulusumuza yeniden canını, vatanını, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazandıran büyük önderdir. Bunun için 19 Mayıs’ta çıktığı o büyük umuda yolculuğunun 95. yılını kutluyoruz. Acılarımızı yüreğimize gömüp o büyük umudu hatırlayalım istiyorum.
Osmanlı devletinin son yıllarıydı. O yıllarda İstanbul, resmen değilse de fiilen İtilaf Devletleri’nin işgal günlerini yaşıyordu. Halife Abdülmecit’e bile işgalci Fransız ve İtalyan polisleri köprüde trafik cezası kesiyordu.
Balkan Savaşı sürüyordu. Ardından Çanakkale Savaşları geldi. Çanakkale’de büyük başarılar elde eden Mustafa Kemal Paşa’ya Beşiktaş Akaretler’deki 76 numaralı ev, lojman olarak verildi. O da annesi Zübeyde Hanım ile kardeşi Makbule’yi Selanik’ten İstanbul’a getirtti ve bu lojmana yerleştirdi. Gerçi Mustafa Kemal, çalışma yoğunluğundan burada kalmıyor, Pera Palas’ta ya da arkadaşı Salih Fansa’nın Beyoğlu’ndaki evinde kalıyordu. Ama mutlaka annesine, kardeşine uğruyordu.
Mustafa Kemal, İstanbul’da daha uzun süre kalması gerektiğini düşünüp Şişli’de bugün Atatürk Müzesi olan Halaskargazi Caddesi’ndeki evi tuttu. Annesini ve kardeşini üst kata yerleştirdi.
İşte bu üç katlı ev, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gitmeden önce, ülkenin kurtuluşu için silah arkadaşlarıyla bir araya geldiği, toplantılar yaptığı bir karargâh oldu. Kimi gizli toplantılarını ise, bu ev yerine şehit arkadaşı Ömer Lütfü Bey’in dul eşi Corinne Hanım’ın babası Dr. Luigi Tergiman’ın konağında yaptı.
Sonunda 16 Mayıs 1919’da büyük umut için arkadaşlarıyla yola çıktı. Beşiktaş iskelesinden istimbotla Sarayburnu açıklarında bekleyen Bandırma vapuruna geçti. İşgalci İngilizlere yakalanmamak için karanlık çökünce vapur hareket etti. Meçhule giden bir gemi değildi. Mustafa Kemal’in rotası belliydi. Samsun’du. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Böylece bir ulusun aydınlık geleceği için ilk adımı attı.
Gazeteci Orhan Karaveli’nin “Çanakkale Olmasaydı. O Olmasaydı…” (Doğan Kitap) adlı kitabını okuyorum. Çanakkale gazisi er Hasköylü Tevfik’in “günce”sinden yola çıkarak anlattıklarına, Mustafa Kemal’in Corinne Hanım’a yazdığı mektuplarına, İngiliz şair Rupert Brooke’la yapılan röportaja, Alman, İngiliz basınının haberlerine bakıp büyük umudu halkın nasıl içselleştirdiğini, ayrıca Mustafa Kemal’in işgalcilere nasıl bir korku saldığını öğreniyorum.
Karaveli anlatıyor. Mustafa Kemal Anadolu’ya gittikten sonra İngiliz askerleri Tergiman’ın konağını basarlar. Duvardaki Mustafa Kemal’in imzalı resmini indirmelerini isterler. Corinne Hanım ve Ömer Lütfü “Resimden mi korkuyorsunuz?” diye alaya alır ve aile tutuklanıp Sansaryan Hanı’na götürülür.
19 gün aç bırakılır. Durumu öğrenen
Mustafa Kemal, gizli Milli Muavenet grubuyla aileye yiyecek paketleri ulaştırır.
Yedi düvelin Sevr ile yenmeye çalıştığı ulus, belki kısa bir süre yenilmiş görünse bile, sonunda Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta başlattığı Kuvayı Milliye ruhuyla büyük zafere ulaştı. Ne diyordu Mustafa Kemal: “Ya istiklal ya ölüm!” 19 Mayıs, işte bunun için bayram. Atatürk’ten gençliğe armağan. Bu gün, gelecek güzel günlerin de umudu olmalı. Bayramımızı yürekten kutluyorum!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları