Aydın Engin

Kilitlenmiş bir parti: CHP

01 Mayıs 2017 Pazartesi

Dün “CHP siyasetin neresinde duracak” başlıklı Tırmık’a alışılmışın ötesinde “tepki - katkı - onay - itiraz” yağdı.
Tepkilerin çoğu “CHP’nin günahlarını sayarken şunu, şunu ve şunu unutmuşsun ama...” yollu itiraz ve uyarılardı.
Hayır, unutmadım. İki, üç örnekle yetinmeyi yeğledim. Çünkü tartışmaya çalıştığım “Şu, şu, şu siyasal davranışları olan bir parti sosyal demokrat olabilir mi” sorusu değil.

***

Kanımca CHP siyasetin neresinde durduğunu ve duracağını bir parti kararına dönüştüremeyen bir parti. Bugünkü Tırmık’ın başlığı belki bu durumu daha iyi tanımlıyor: CHP kilitlenmiş bir parti.
1965’te, genel seçimlerden kısa süre önce CHP’nin o dönemdeki lideri İsmet İnönüCHP ortanın solunda bir partidir” dedi. Bu açılım parti içinde ciddi ve sert bir ideolojik tartışma başlattı. Daha sonra “Göbekçiler” diye anılan sağ kanat itiraz etti; zaten bir süre sonra CHP’den de kopup kendi partilerini, Güven Partisi’ni kurdular. Buna karşılık Turan Güneş, Deniz Baykal, Kamil Kırıkoğlu, Selahattin Hakkı Esatoğlu, İbrahim Öktem, Cahit Kayra ve Bülent Ecevit gibi önde gelen CHP politikacıları “Ortanın solu” gibi bulanık bir terimi “sosyal demokrasi” olarak açımlamaya, içini doldurmaya çalıştılar ve 50 yıldır CHP kendini sosyal demokrat parti olarak niteliyor.
Ve 50 yıldır hâlâ gerçek bir sosyal demokrat parti olamıyor.
Kuşkusuz o günlerde de, bugün de CHP içinde sosyal demokrat ideolojiyi benimsemiş siyasetçiler var. Ancak “Biz sosyal demokratlar...” diye başlayan cümleler kuran ve sosyal demokrat ideolojiye epey uzak, hatta çok uzak politikacılar da var, üyeler de, seçmenler de...
CHP’yi kilitleyen de kanımca bu olsa gerek.

***

Bir gazete yazısının sınırları içinde sosyal demokrasiyi ayrıntılı tanımlamak mümkün değil. Belki isim babasının, ideolojik temelinin Marx’a dayandığını, ancak o yıllardan bugüne kökenleriyle ilişkisi kalmayacak kadar değiştiğini söylemek yeterli olur.
Başlangıçta kapitalizmi aşacak, kapitalist sömürüye son verecek bir ideoloji idi. Gitgide, özellikle Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin 1959’daki ünlü Bad Godesberg Kongresi’nden sonra kapitalizmi aşmak hedefini terk edip, kapitalizmin haksızlıklarını dengelemek, azaltmak üzere sosyal politikalara ağırlık veren bir siyasi harekete dönüştü.
Ancak CHP bu bile olamadı.
Kemalizmi bir Türk milliyetçiliği olarak kavrayanlar da, 1930’ların “devlet fideliğinde kapitalist yetiştirmek” olarak tanımlanması gereken ekonomi politikalarını “sol” sananlar da, “Çobanın, karnını kaşıyan adamın oyu ile benim oyum bir mi? Oysa hepsi birer oy sayılıyor. Demokrasi buysa ben yokum” diyenler de, 15 Temmuz gecesi, henüz darbenin yönü ve başarısızlığı belli olmadan Edremit Akçay’da, Muğla’nın Akyaka’sında toplaşıp hep bir ağızdan 10. Yıl Marşı söyleyenler de CHP saflarında, sosyal demokrasinin özgürlük, eşit haklı yurttaşlık, herkes için fırsat eşitliği ilkelerini içtenlikle benimsemiş ve siyasal mücadelesini bu eksen üstünde sürdürenler de CHP saflarında.
Bu, kaçınılmaz bir kilitlenmeye yol açıyor
Ekonomik ve sosyal politikalarında inandırıcı, umutlandırıcı bir gelecek umudu sunamıyor; kitleleri hiç olmazsa seçmen olarak kendine çekemiyor.
İyi niyetinden hiç kuşku duymadığım Kemal Kılıçdaroğlu ise parti içi dengeleri bozmamak adına ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyor, dahası sözünü ettiğim kilitlenmeyi pekiştiriyor.

***

Bugün de bu kadarla yetineyim. Ancak önümüzdeki günlerde CHP’yi tırmıklamayı sürdüreyim. Çünkü Türkiye’nin sahici ve ilkeli ve kilitlenmemiş bir sosyal demokrat partiye çok ihtiyacı var.
Ve bir not: Ağız tadıyla kutlamamız devlet zoruyla engellenen 1 Mayıs bayramımız kutlu olsun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları