Tuzağa düşmeden

01 Mayıs 2017 Pazartesi

Halkoylaması sırasında işin özü; yani, ideoloji boyutu, gözden uzak tutuldu.
Bu tuzağa artık düşülmemelidir.
“Evet”, eskide kalmalı!
Evet-Hayır oylamasında yarışan aslında farklı düşüncelerdir.
Doğrudur, iktidar, evet sonucunu, eşitsiz bir yarış ve Yüksek Seçim Kurulu-YSK’nin yasaları hiçe sayan yanlı tutumu sonucu elde edebilmiştir.
Ancak, çok önemli ve etkili bir doğru daha var; AKP gücünün görünmeyen büyük kısmını siyasal İslamcı oluşundan almıştır ve almaktadır. AKP, özellikle son yedi senedir, kendisini, her geçen gün biraz daha fazla din elbisesinin içine alarak korumaktadır.
AKP yalnızca iki noktadan eleştiriliyor.
Birincisinde AKP’ye yönelik eleştiriler, bu parti liberal demokrasiden iyice uzaklaştığından, artık dinsel kaynaklara dayandırılıyor. Bu parti, İslamın eski parlak günlerine ya da Osmanlı yenilikçiliğine gönderme yapılarak, yalvar-yakar bir tutumla, eleştiriliyor!
İkincisinde AKP eleştirileri, daha köktenci bir tutumla, gerçek İslam bu değil noktasında yoğunlaşıyor. Bu da başarılı olamıyor. Çünkü gerçek İslamın ne olduğu konusunda önde gelen İslamcı düşünürler bile kendi aralarında anlaşamıyor.
Çok daha açık olan, 16 Nisan sonrasında İslamcılar arasındaki iç çekişmelerin, Kutlu Doğum ve Mavi Marmara bağlamında iyice su yüzüne çıkmasıdır; o kadar ki aynı cemaatin iki grubu umrede bile birbiriyle savaşa tutuşuyor.
Gerek ideolojisi, gerekse ona yönelik eleştiriler ve 16 Nisan sonrası gelişmeler, tümüyle eskiye bakan AKP’nin bu gelecek için bir seçenek sunamayacağını kanıtlıyor. Bu nedenle, siyasal İslama takılıp kalmak bir büyük yanılgıdır; AKP’nin tuzağına düşmektir.

Gelecek için
Halkoylamasında hayır oylarının yüzde 48.6’ya ulaşmış olması, bu ülkenin hak ve özgürlük savunucuları için çok değerli bir sonuçtur.
Hayır oylarının çokluğunun asıl gücü dayandığı demokratik değerlerdir.
Hayır oyu verenlerin istediği özetle, düşünce ve iletişim özgürlüğüdür; hak arayanların güvenle başvuracakları, gerçekten adalet dağıtan tarafsız ve bağımsız yargıdır; yürütme gücünü, yasa yaparak, bütçe hakkını kullanarak ve denetleyerek halk ile yakınlaştıran yasama organıdır; emekçilerin haklarıdır; doğal ve tarihsel çevrenin korunmasıdır; kadın-erkek eşitliğidir; özgürce yaşamdır; insan haklarına dayalı barıştır; çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerini geliştiren bir eğitim düzenidir; basın özgürlüğüdür; üniversite özerkliği ve bilimsel özgürlüktür. AKP’de bu değerlerden eser yoktur.
İnsanoğlunun tarih boyunca çok şey vererek kazandığı bu değerlerin 16 Nisan’da toplumun yarısına yakını tarafından sahiplenilmesi, bu ülkenin aydınlığa doğru gidişinin kapısını açacak çok sağlam bir anahtardır.
Yeter ki bu değerler güçlü ve aydınlık bir geleceğe doğru yürüyüşe dönüştürülebilsin.
Bunu başaracak olan siyasal güç bu ülkenin halkoylamasında hayır diyenler ve onlara destek verecek olan dünya demokratlarıdır. Bu tarihsel önemdeki demokrasi yürüyüşü ömründe özgürlükçü olmayanlara kalmamalıdır.
Siyaset, AKP’nin eski taşlarla döşeli oyun alanında oynanmayacak kadar yaşamsaldır.
Ancak, önemle vurgulanması gereken bir son nokta var; Türkiye siyaseti, bugün, öncelikle, YSK kaynaklı yasadışı tutuma açıklık getirilmesini sağlamak ve bundan sonra seçimlerin eşit koşullarda yapılacağını güvence altına almak zorundadır; eğer bunlar yapılmazsa, siyasetin kendisi yok olur!

***

Emekçilerin bayramını, daha çok özgürlük diyerek, kutluyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları