Çiğdem Toker

2019’un adayı

03 Mayıs 2017 Çarşamba

16 Nisan’ın üzerinden iki hafta geçmemişken “2019’a yönelik cumhurbaşkanı adayı kim olsun” sorusu “hayır” için özveriyle çalışmış, baskı altında büyük güçlükler yaşamış milyonlarca CHP seçmeni açısından en acil gündem mi?
Bu konuda yoğun bir merak gözlemlemiyoruz. OHAL kararnameleriyle TBMM’nin fonksiyonu yerle bir edilir, onlarca kanunda yüzlerce yaşamsal değişiklik yapılır, siyaset, hukuk, eğitim, savunma, iç güvenlik KHK’lerde yeniden dizayn edilir, gazeteci meslektaşlarımız, binlerce hâkim ve savcı henüz yargılama başlamadan aylardır cezaevinde tutulurken; üstüne üstlük CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “tanımıyoruz” açıklaması henüz belleklerde tazeyken bu yöndeki tartışmanın fazla erken olduğunu düşünen tek kişi ben olamam.

***

16 Nisan referandum sonuçlarının resmi ilanı, şeklen kanuni görünümü onu meşru kılmaya yetmiyor.
Referandum sonuçlarını veri kabul ederek yapılan bütün işlemler, YSK’nin, tam da sandıklar kapanırken kendi kanununu yok sayıp mühürsüz oyları geçerli sayması kadar geçerli ve meşrudur. Bu referandum, hayır oyu kullandığı ilan edilen 23 milyon 779 bin 141 kişinin gözünde, gönlünde ve aklında dürüst ve adil gerçekleşmemiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sevdiği deyimle, gönlünde taht kurulması başarılamayan vatandaş sayısı en az bu kadardır: 23 milyon 779 bin 141. Bu nedenle hiç kimse, ne bu sayıyı ne de referandumun hileli olduğu yönündeki yaygın ve derin kanaati hafife alabilir.

***

Partili Cumhurbaşkanlığı resmen başladı. Bu, anayasadaki Cumhurbaşkanı seçilenin partisiyle ilişiği kesilir maddesinin, referandumda kabul edilen metinden çıkarılmasıyla mümkün oldu. Ama daha önemlisi, bu maddenin hemen yürürlüğe girmesiyle. Eğer Türkiye’nin en acil ihtiyacı, Bakanlar Kurulu’nun ortadan kalkmasıyla sonuçlanacak Cumhurbaşkanlığı sistemi olsaydı, ilgili maddelerin hemen yürürlüğe girmesinin önünde ne engel vardı?
Yine referandumun ardından hemen yürürlüğe giren maddelerden biri olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yeniden yapılanması takvimi de başladı.
OHAL KHK’leri ile fonksiyonu büsbütün tüketilmiş TBMM ile Partili Cumhurbaşkanı’nın seçeceği adaylar ile içinde “yüksek” kelimesi artık yer almayan Hâkimler Savcılar Kurulu “yenilenecek”.
Referandumdan iki ay önce büromuzun parlamento şefi Emine Kaplan imzalı haber referandumun en önemli diğer niyetini ortaya koymuştu. Kaplan’ın “Büyük Sıfırlama” başlıklı haberi, “Evet çıkarsa 15 yıllık AKP iktidarında görev yapan bakanlar soruşturulamayacak” diyor ve bakanların cezai sorumluluğu konusundaki yeni usulü anlatıyordu.
Anayasa değişikliğine göre artık bakanlar hakkında, görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla soruşturma açılabilmesi için TBMM üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla karar alınması gerekiyor. Bakanların Yüce Divan’a sevki içinse üçte iki oy gerekiyor. Bu madde, hemen değil bir sonraki seçimde yürürlüğe girecek. Ancak bu oranların yüksekliği ve yakalamanın neredeyse imkânsızlığı hatırda tutulmalı. Daha önemli olan ise, yapılan değişikliğin, yalnızca mevcut bakanlar için değil, bugüne dek görev yapmış bütün bakan ve başbakanları kapsaması.
Bugünün temel sorusu şu olmalı. Diyelim ki, 2019’da Erdoğan’ın karşısına kimin aday çıkarılacağı sorusu aniden netleşti. Ve bir isim bulundu. O isim şimdi bulunmuş olsa OHAL düzeni mi bitecek, Meclis’in OHAL KHK’leri ile işlevsiz hali mi sona erecek? Aylardır yargılanmadan cezaevinde tutulan gazeteci meslektaşlarımız, binlerce hâkim ve savcı tahliye mi edilecek, yoksa bütün yurttaşlar hukuk güvencesine mi kavuşacak?
Hangisi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları