Gerilimli Yıllar / 24

12 Temmuz 2009 Pazar

Söz konusu tarihi sürecin kilit noktasını oluşturan Annan Planının ayrıntılarında neler yer alıyordu.

Annan Planının ana fikri ise şöyle özetlenebilir:

Planda Rum tarafı lehine önemli toprak düzeltmeleri öngörülmekteydi. Mevcut durumda ada topraklarının yüzde 36sı KKTC kontrolünde bulunuyordu. Ancak KKTC nüfusu toplam ada nüfusunun sadece dörtte biriydi. Plan, Türk tarafının topraklarını yüzde 28.5 seviyesine düşürmeyi öngörüyordu.

1974 yılındaki Barış Harekâtı sırasında Kuzeyden Güneye göç etmek zorunda kalan Kıbrıslı Rumların tekrar Kuzeydeki eski yerlerine geri dönmelerinin sağlanması da söz konusu olacaktı. Toprak düzeltmesi ile birlikte düşünülen bu husus, Türk tarafını tedirgin etmekteydi.

Adanın her iki tarafının askerden arındırılması isteniyordu. Türkiye ve Yunanistanın adada çok sınırlı bir asker gücünün bulundurulmasına izin verilecekti, büyük ordu güçleri adadan ayrılacaktı.

Mevcut durumda Kuzeyde yaklaşık 30.000 Türk askeri, Güneyde ise 5.000 Yunan askeri bulunuyor.

Planda ayrıca, insan haklarını ve azınlık haklarını koruyan ve aynı zamanda uyum komisyonu oluşturulmasını içeren taslak anayasa bulunmaktaydı.


Taraflar anlaşamadılar

KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ve Güney Kıbrıs Rum lideri Papadopulos, Annan Planına getirmek istedikleri yeniliklerin yüzde yüzü ile mutabık olamadılar. Her iki lider de bu maddelerin bazılarından tedirgin olmuştu.

Yıllar boyu halklarına söyledikleri ve savunmaktan vazgeçmedikleri prensiplere aykırı olan birçok başlık Annan Planı içinde bulunmaktaydı.

Bu plandan hareket ederek ortak bir metin üzerinde anlaşmak zorunda kalacaklardı. Anlaşamadıkları konularda Türkiye ve Yunanistanın karar vereceği ve onların da anlaşamadığı maddeleri Kofi Annan’ın boşlukları doldurup anlaşmaya son halini verecek gerçeği her iki lideri de uzlaşmacı olmaya zorlamaktaydı.

Ayrıca anlaşmanın en son aşamada her iki toplumun referandumuna sunulması da her iki liderin omuzlarına ek sorumluluklar yüklemekteydi. Her iki liderin de temsil ettikleri toplumun evet oyu verebilecekleri bir metin üzerinde uzlaşmaya varmaları gerekmekteydi.

 

Rumlar reddetti

24 Nisan 2004te adada her iki tarafta ayrı ayrı yapılan halkoylaması sonucunda Kıbrıs Türkleri BM Genel Sekreteri Kofi Annanın kapsamlı çözüm planını yüzde 64.9luk evet oyuyla kabul ederken Kıbrıs Rumları yüzde 75.8lik oy oranıyla reddetti. Bunun üzerine dünyada sürekli çözüm istemeyen tarafın Türkler olduğunun propagandasını yapan Rumların dediklerinin yanlış olduğu bir kez daha kanıtlandı.

Ancak referandum öncesinde verilen sözler yerine getirilmedi. Halkoylaması öncesinde birçok ülkenin devlet başkanları ya da dışişleri bakanı şayet Türklerin evetine rağmen Rumlardan hayır gelirse buna göre geleceği belirleyeceklerini söylemişlerdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu durumda KKTCyi tanıyacağını, Avrupa Birliği yetkilileri izolasyonların kaldırılacağını ve KKTCye her türlü yardımın yapılacağını dile getirmişlerdi.

 

Türklerin "Evet"i karşılıksız kalmayacak demişlerdi ama

Nisan 2004 Referandumunun hemen ardından BM Genel Sekreteri, birçok yabancı devlet adamı ve uluslararası kuruluş Kıbrıslı Türklerin BM planı lehine vermiş oldukları evet oyunu memnuniyetle karşıladıklarını ve Kıbrıslı Türklerin bu tavrının karşılıksız kalmaması gerektiğini açıkladılar.

Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 28 Mayıs 2004te Güvenlik Konseyine sunduğu raporunda, planın Kıbrıslı Türkler tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilirken Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildiğini, gerçekte Kıbrıslı Rumların planı değil de herhangi bir çözümü ve anlaşmayı reddettiğini vurguladı.

Kofi Annan referandum sonuçlarının Kıbrıslı Türklere baskı ve izolasyon uygulamak için tüm nedenleri ortadan kaldırdığını söylediği raporunda, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin dikkatlerini Kıbrıslı Türklere çevirerek ikili ilişkiler kurmalarını ve ekonomik izolasyona son vermeleri çağrısında bulundu.

Fakat genel sekreterin raporu, Rum ve Yunan baskıları sonucu Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmadı...

Denktaş, BMye neden 7000 asker bulunduracağını sorduklarında, BMden, Çünkü başlangıçta çetin olaylar bekliyoruzyanıtını aldıklarını açıkladı ve BMnin anlaşmanın ardından Kıbrısta kargaşa beklediğine dikkati çekti. Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos, 14. görüşmeye giderken Tarafımız bir şey almayacak, neden versin?açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Denktaş, 2 Martta, Kıbrıs müzakerelerine Türkiyenin ricasıyla başladığını açıkladı. Müzakerelerde, esprili olaylar da yaşandı. Marş konusu görüşülürken, Cumhurbaşkanı Denktaşın, Ya Mustafa Mustafaşarkısını mırıldandığı, komite üyelerinin bu espriye gülerken Papadopulosun bu duruma soğuk kaldığı basına yansıdı. Papadopulosun, Denktaşın fotoğraf çekmelerinden rahatsız olduğu ve müzakerelerin başında oldukça soğuk davrandığı, ilerleyen günlerde Cumhurbaşkanı Denktaşın esprileriyle ortamın ısındığı bilgileri basına sızdı.

Müzakere takvimi uyarınca, 12 Mart Cuma günü geçilmesi öngörülen al-ver süreci taraflar arasındaki derin görüş ayrılıklarının giderilememesi nedeniyle başlayamadı. Yine bu tarihte tarafların BMye iletmesi öngörülen kurucu devlet anayasa taslağı da BMye verilmedi.

Al-ver sürecine geçilmemesi nedeniyle BM görüşmelerde format değişikliğine giderek dolaylı görüşmeleri başlattı. De Soto, 15 Mart Pazartesi günü Papadopulos ve Denktaşla ayrı ayrı görüşerek taraflara, üzerinde görüşülecek gündem maddelerini sundu. İki taraf da De Sotonun belgesinde kendi görüşlerine az yer verildiği gerekçesiyle itiraz etti. De Soto, taraflara sunduğu gündem maddeleri üzerinde görüşerek al-ver sürecini başlatmaya çalıştı.

 

Teknik olarak komiteler 58 yasada anlaşmaya vardı

Kıbrıs müzakerelerine paralel olarak, olası bir anlaşmada kurulması öngörülen ortak devletin yasal ve mali altyapısını hazırlamak üzere iki tarafta kurulan teknik komiteler de BM gözetiminde 19 Şubattan itibaren yoğun çalışma içine girdi. Komiteler ele aldıkları 58 yasa üzerinde esasta anlaşmaya varamadı.

Bayrak ve Marş komiteleri, çalışmalarını tamamladı ve referandumlardan Evetsonucu çıkması durumunda geçerli olacak ortak devletin bayrağını ve marşını belirledi. Bayrak mavi-sarı-kırmızı renklerden oluşurken marş da sözsüz enstrümantal bir eser oldu.

Kıbrıs müzakereleri sürerken KKTCde ABye uyum çalışmaları başlatıldı. Hükümet referandum yasa taslağını hazırlayarak meclise sundu. Mecliste oluşturulan geçici komite de kurucu devletin taslak anayasasını hazırladı. Ancak Cumhurbaşkanı Denktaş, taslak anayasanın devleti ortadan kaldırdığını belirterek taslak anayasayı BMye vermedi. Denktaş, BMye KKTCnin mevcut anayasasını vereceklerini, anlaşmanın referandumda kabul edilmesi halinde, anlaşmaya göre anayasada gerekli değişiklikleri yapacaklarını açıkladı. Denktaş, referandumdanHayırçıkarsa da devletin aynen devam edeceğini kaydetti.

 

Geleceğine sahip çık mitingi

Cumhurbaşkanı Denktaş, dörtlü konferans için İsviçreye gitmeyeceğinin işaretini, Göçmenler Derneğinin 13 Martta Gazimagusada düzenlediği Geleceğine Sahip Çıkmitingine telefonla bağlanarak yaptığı konuşmada verdi. Denktaş konuşmasında, 22 Marttan sonra halkın arasına katılarak gerçekleri açıklayacağını söyledi.16 Martta, İsviçre toplantılarına katılıp katılmamaya karar verdiğini, bu kararını günü geldiğinde açıklayacağını söyleyen Denktaş, bir gün sonra İsviçreye gitmeyeceğini açıkladı. Denktaş, Kıbrıs müzakerelerinde temelde ilerleme olmadığını, bu durumda İsviçreye gitmesinin halkta yanlış intiba uyandıracağını belirterek, halka gerçekleri daha iyi anlatabilmesi için serbest kalması gerektiğini söyledi. Olmazsa olmazlarımız olmazsa hiçbir şey olmazdiyen Denktaş, Annanın kendilerini bir emrivaki ile karşı karşıya bırakmak istediğini kaydetti. Denktaş, Türkiyeden de olmazsa olmazlar konusunda kararlı bir tutum göstermesini istedi.

 

Denktaş: Evet çıkarsa görevimden ayrılacağım

Görüşmecilikten çekilmediğini ifade eden Denktaş, hükümetin İsviçreye tam yetkiyle gideceğini söyledi. İsviçrede istenilen değişikliklerin plana sokulması halinde buna sevineceğini ve destekleyeceğini kaydeden Denktaş, aksi durumda hep beraber, Annan Planındaki tehlikelerin devam ettiğinin halka anlatılacağını belirtti. Denktaş ayrıca, Annan Planı kabul edilemez bir halde referanduma sunulur ve halk da Evetderse görevinden ayrılacağını da açıkladı.

Rum Ulusal Konseyi de Denktaşın gitmeme kararının ardından, Papadopulosun İsviçreye şartlı gitmesi yönünde karar aldı. Rumlar, Denktaşın İsviçreye gitmemesi halinde, Türk heyetinden birinin Denktaştan yazılı taahhüt almasını istiyor.

Kıbrıs müzakereleri sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde çeşitli gazeteler tarafından yaptırılan anketler, Rum halkının yüzde 55ten fazlasının, Annan Planına referandumdaHayırdiyeceğini ortaya koydu. Rum kilisesi de Annan Planı konusunda ikiye ayrılsa da kilise ağırlıklı olarak plana karşı çıktı ve referandumda planı reddedeceğini açıkladı. Rum kilisesi, Annan Planına karşı çıkışının gerekçesini, planın İncile ters olduğugörüşüyle açıkladı.

Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde, BM, İsviçrede yapılacak dörtlü konferans öncesinde son rötuşları yapmak üzere tarafları 22 Mart Pazartesi günü saat 09.00da yüz yüze görüşmeye çağırdı. Denktaş ve Papadopulos başkanlığındaki Türk ve Rum heyetleri müzakereler çerçevesinde 15. kez bir araya geldi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları