Feyzi Açıkalın

Dışımızdaki çocuk

04 Mayıs 2017 Perşembe

Bir bebeğin çocuk olup olmadığını gözleri ele verir. O bir çift ferli göz bakmak ve görmekten ziyade anlamaya, ilişki kurmaya odaklanmaktadır. Daha ilk haftalarda, beyin göz ilişkisi geliştikçe çalışmaya başlayan radarlar, daha detaylı tarama için sonradan tomografiye dönüşecektir.

Annesinin karnındayken bile ne muzır olduğu belli olan bebeğin, yandan çarklı gülüşü de yeni dünyasındaki simgesidir. O gülüş bir yafta gibi yüzüne asılı kalacak, çocuk ruhu ilk bakışta hep anlaşılacaktır. Sonrasında, fazla emzikten içeri çöken üst damak, öne fırlayan dişler kimliğini tamamlar. Artık o iflah olmaz bir çocuktur.

Çocukluk, doğumla gelen en saf halin yaşam boyunca sürdürülebilme durumudur. Göbek bağıyla taşınan bu en yalın, kirlenmemiş halin devamlılığını sağlayabilendir, çocuk. Dış dünyaya açıklık ve alışverişin sürekliliği çevresindekileri yorma pahasına onun zekasını güçlendirecektir.

Yerleşik düzene uyma, nizamı bozmama kaygısında olanların hedefindedir. Çünkü çabuk edindiği yeteneklerini, bozulmamış içgüdüleriyle birleştirdiğinde denetlenemez hale gelir. Oyun kuran, adalet dağıtan, kendi iç düzenini sağlayan yapısı düzene aykırı duracaktır.

Çocukluk kendine yetme durumudur. Yeteneğine güvenme, özgüvenini sürekli sergileme ama bunu kanıtlamaya çalışmama halidir. Çocuk kendini sakınmaz, ele vermekten korkmaz.

Çocukça diye adlandırılan bir davranış, bazen yeni tanışıklıklarda tereddüt oluşturur. Karşı taraf samimiyeti anlayamaz, bu saflığa uyamama telaşına düşer. Çocukluk etmek suçlanacak değil, gelir geçer ahlak kalıpları içinde en fazladan garipsenecek bir davranıştır.

Yaşamın muzip yanını görme, ortaya çıkarma isteği rutinden ayırır çocuğu. Aykırı bulunsa, gözlemlerine ilk anda ortaklık eden çıkmasa da, işaret ettiği farklılıklar sonradan değer bulur.

İçindeki çocuk ortaya çıktı” sözü gerçek bir çocuk için palavradır. Çünkü çocukluk öyle anlık yaşanmaz. Sürekli hapsedilen bir duygu değildir; dışımızda, yüzümüzdedir.

Çocuk ruh temiz tutar insanı. Dış etkenlerden korur. Onun gelişmiş evresi olgunluk değildir. Olgunlukta otokontrol isteği, yerleşik düzene uyma kaygısı ve telaşı vardır. Ayrıca çocuk ruh böyle bir gelişmeye de gereksinim duymaz.

Sevincini, hüznünü, heyecanını en yalın haliyle, en yüksek perdeden yaşar. Tepki verir, bağırır, karşı koyar. Çocuk aslında korkmaz. Tehlikeye karşı önlem alır.

Kimseler bilmez; çocukluk en çok yaşlılıkta işe yarar. Hala çocuk kalabilmenin getirdiği yüksek enerji, yaşla gelen fiziksel yıpranmayı örter. Bağımlılık haline getirdiği hobileri aracılığıyla sergilediği enerji ve bunu başkalarına ortak etme isteği toplumda saygı uyandırır. Bu da onu güçlü kılar.

Ülkenin karabasan gibi olduğu hallerde de kurtarıcıdır, saf olma hali. Enerjisini verimli kullanarak günlük kaostan kaçmasını bilirken, mahallenin çocuklarını da gelecek için uyarmayı ihmal etmez.

Çocukluğun dışa vurumu yani saklanmamış hali, diğer bir deyişle dizgine vurulamayacağının anlatımı onu kontrol altına almak isteyenleri de etkiler. Onun için de zorba, yaşama ters, ironiyle bakan çocuk ruhu ve onun üretimi olan mizahı sevmez. Bu yüzden mizahçıyı zindanlarda çürütür…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları