Bugünün Türkiye’si... Küçük saptamalar...

05 Mayıs 2017 Cuma

1- 4 milyon kişinin okuma yazma bilmediği bir ülkeyiz. Ve Milli Eğitim Bakanlığı AÇEV’le yıllardır sürdürdüğü yetişkinlere okuma yazma programını artık devam ettirmiyor. Gerekçesi ilginç: Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kalmadı. Sadaka toplumu yarattılar: 2 milyon 698 bin 990 hane nakdi yardımlarla geçiniyor. 24 bin hane barınma yardımı alıyor.
Bu insanların oyları üzerinde yükselen bir AKP iktidarı.. “Kendi oy depom ne kadar yoksul ne kadar bana muhtaç olursa o kadar iyi, eğitimli olmasına gerek yok, hele kadınların hiç yok” mantığı...
Referandum öncesinde İstanbul Sultanbeyli’de ev ev dolaşan bir arkadaş bir gözlemini paylaşıyor: Ağrı’dan evlenerek gelmiş 21 yaşında. Elinde 2 yaşında bir bebe, hamile... Hiç okuma yazması yok. Seçim, referandum ne bilmiyor, anayasa sözünü bugüne kadar hiç duymamış. Ama gidip oy verecek. Ona ne derlerse onu yapacak...
2- Eğitim sistemi ise ağırlıklı olarak “modern kara cahiller ordusu” yaratma üzerine inşa ediliyor: Diplomayı al ama fazla bir şey bilmene gerek yok. İşe gir, sisteme dahil ol ve tüket. Kredili ev, kredili araba al, mutlu ol...
3- Bir beyin göçü durumu söz konusu. Türkiye’nin “hayır” oyu veren yüzde 49’u içinden bu kopuş. Sessiz sedasız dünyanın bir yerlerine dağılıyorlar; belli bir geliri, belli bir yaşam düzeyi olanlar, çocuklarının geleceğini artık burada aramaktan vazgeçiyorlar. Tabii iyi eğitim almak, nitelikli iş bulmak isteyen gençler de...
4- Uyuşturucu, gençler özellikle de yoksul ailelerin çocukları açısından çok büyük bir tehdit olarak karşımızda. Okulların etrafı satıcı kaynıyor. Ama kimsenin bu konuda sesi soluğu çıkmıyor.
5- TÜİK verilerine göre nüfusumuzun yüzde 92.3’ü kentlerde. Diğer bir deyişle köyler kentlere taşınmış durumda. Bu yüzden köy-kentli pratiği günlük yaşamımızın her noktasında. Trafikteki kuralsızlığın had safhaya çıkması en basit örneği...
6- Üst perde siyaset her zamanki gibi ülkenin tek gündemi. Partili cumhurbaşkanı, kurultaylar, CHP ve MHP’de kaynayan kazanlar... Gül onu dedi, Baykal şunu dedi vs... Diyecek bir şeyim yok, tabii sürsün de alt perde ne yapıyor? Beklemede mi, yeni bir seçim tarihini, yeni lideri...Ya da çok yoruldu da, çay içip dinlencede mi?
7- Bir kadın grubu ile sohbet ediyoruz. Aktivist kadınlar bunlar. İstanbul’un çeşitli semtlerinde canla başla çalıştılar referandum öncesinde. Kimi partili, daha doğrusu CHP’li, kimi eskiden CHP’li olup umudunu kesmiş, kimi sadece duyarlı yurttaş. Yıllardır tanıyorum onları; sadece 16 Nisan değil, çok daha öncesinde de nasıl çalıştıklarını iyi biliyorum. İnsanlarla, yoksul halkla, ihtiyacı olanlarla nasıl temasta olduklarını... “Sizce CHP içinde sadece seçim dönemi sahaya inmeyen, sürekli insanlara dokunan, çabalayan, çalışan kişi sayısı yüzde kaçtır” sorusunu yöneltiyorum. Yanıtlar yüzde 2 ile yüzde 5 arasında değişiyor. Acı ama gerçek...
8- Duyarlı bir kesim var. Ve sayıları hayli artmış durumda. Tribünlerde oturup beklemek, ıslık çalmak, yuhalamak yerine sahaya inen kendi gücü yettiğince gönüllü olarak çalışan bir kesim. Referandumda “hayır”ın yüzde 49 çıkmasında onların da ciddi payı oldu. Ve kendileri de çaba sarf etmeden Türkiye’nin yüzünü çağdaşlığa dönmesinin mümkün olamayacağını anladılar işin en iyi yanı. Bu insanlar hâlâ çalışmak konusunda azimliler ancak çatı olarak CHP’yi seçmeyecekleri de aşikâr. Tabii partide radikal bir değişiklik olursa o başka...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları