‘Hayır’la demokrasi cephesi buluşması

06 Mayıs 2017 Cumartesi

Zor gibi mi görünüyor? Sezgilerim tam da tersinin, çok kolay olmasa da yaşamsal anlam kazandığı için, toplumsal baskı gücü, birikim, istem gücü ile, kaçırılamayacak bir sorumluluk, dönemeç noktasına gelindiğinin ipuçlarını gösteriyor...
Haziran seçim sonuçları, yakın tarihimizden taptaze belleğimizde... Seçim barajı başta, demokratikleşmenin rüzgârı bile esmemiş, sayısız yasal, siyasal, otoriter liderlik, cemaatler, siyasal İslamcı, her türden inanç, ırk, aşiret... alt kimliklerin baskılamasına rağmen, toplumsal seçmen dinamiklerini olabilecek en demokratik bir dağılım dengesinde temsil edilmesini sağlayan sonuca ulaşılmıştı.
AKP iktidarları ağırlığını koruyabilecekler içinde çok sayıda koalisyonlara açık bir tablo da ortaya çıkmıştı... Anımsayalım demokratikleşme yolunda sevinçle karşılanması beklenen sonuca, olumsuz kesin duruş; Cumhurbaşkanlığı öncelikliydi. “Yeniden seçim” sloganı ile, çok alternatifli hükümet kurulması formüllerine taş konulmasında en etkili adımlardan biri eski MTTB, Milli Görüş bağları içinde Meclis Başkanı’nın seçtirilmesi oldu.
Atlanmaması önemli bir başka dönem gelişmesi, İktidarlarının “açılım sürecinde” Dolmabahçe açıklamalarından geri dönüşe yol açan tıkanmalardı. HDP’nin seçim zaferi, Meclis temsilinde yakalanan ağırlık, akıl yolunda sevinçle karşılanması gereken bir sonuç olacakken, besbelli iç-dış odaklı çatışmacılığı seçmiş siyasetleri, Ortadoğu’da yeni haritalarla parçalanmayı kafaya takmış güç merkezleri ile terör odaklarını harekete geçirmişti. Seçimin tutanakları çıkmadan PKK’nin çatışmacılık çıkışları, Ortadoğu iç savaş bataklığında dünya güç merkezleri ile terör örgütlerinin ittifak çelişkileri çarpıcı olmanın çok ötesinde insanlığın geleceği adına ürkütücü..
Olanlar oldu, çok can yandı, çok kan aktı... Can yakan gelişmelerin hızlı akışında, kimin elinin kimin cebinde olduğunu tam kavrayamadan, ülkemiz, geleceğimiz için, barış içinde birlikte, terörsüz, insanca yaşayabilme kaygılarımız katlanmış, ağır çok boyutlu iç-dış odaklı yaşamsal tehditlerin travmasına yakalandık..

***

Hokus-pokus ... seçimler, çok çarpıcı, İktidarlarının zaferi sayılabilecek sonuçlarla yenilenip AKP hükümeti için istenen güç yakalandıysa da... Ortadoğu’nun giderek derinleşen kanlı, iç savaş bataklığına Türkiye’yi çeken gelişmelerde patlayan sorunlar yumağında... Milyonlarla göçmenin bedellerinin üstümüze kalması, en kanlı terör eylemlerinde odak seçilen ülke konumuna düşme, hendek operasyonlarının çok ağır en başta can bedelleri, Irak-Suriye paylaşım bataklık savaşları üzerinden Amerika, AB ülkeleri, Rusya, İran, bölge ülkeleri, terör örgütlenmeleri sarmalında... Meclis, Cumhuriyet’in kurtuluş savaşı, kuruluş süreçleriyle alay edercesine devre dışı. Biat kültürü olmasa, anayasal devlet düzeni, hukukun öngördüğü devletin karar verme organlarının, hükümetin icra güçleri sorgulamalı.. En yaşamsal gelişmelerin karar açıklamaları son dakika Cumhurbaşkanlığı odaklı..
Bir de FETÖ’cü yarım kalan askeri darbe operasyonu var ki.. Dünyanın başkanlık rejimlerinin en otoriter yetkilerini tek adama vermeye kalkışan anayasa, parlamenter demokrasiyi, laik cumhuriyet rejiminin kuruluş değerlerini, başkanlık rejimlerinin olmazları güçler ayrılığı kriterlerini ortadan kaldıran metin değişikliği ile böylece yüz yüze geldik..

***

Şimdilerde evet oyları ile kabul edildiği ilan edilmiş Cumhurbaşkanlığı rejiminin geçiş hazırlıkları adına yeni fiili icraatların bombardımanı sürecindeyiz. Cumhurbaşkanı, yeni anayasa değişikliği yetkilerine göre başkanlık seçimini beklemeden törenle AKP’ye üye oldu. Önümüzdeki aya genel başkanı olarak girmesi, seçilmesi de programlandı.
Ülkemizin geçerli hukuk devleti, anayasal düzeni, laik Cumhuriyet’in Meclis, yasama, yürütme, yargı yetkileri, kamu erkleri güçler ayrılığı yoklar katında gündem dışı...
Cumhurbaşkanı’nın olamadığı yerlerde, eksiklik kalan konularda Başbakan, hükümet, ilgili bakanlar, yardımcı icracı, icraatları tamamlayıcı konumdalar...
Bu ülkede hukuk devleti düzeni, demokrasi paydasında buluşmuş “hayırcıların” tek adam rejimini getirme amaçlı operasyonun, bu anayasal değişikliğine meşruiyet kazandırma tuzağına düşme lüksleri olabilir mi?
Dayatılan, demokratik, hak hukuka uygun olmayan bir yasanın gereğini yapmak başka, savunmaya, meşrulaştırmaya, desteklemeye kalkışmak başka... Haksız, yasal geçerliliğini ortadan kaldırmaya yönelik haktan yana hukuk, toplumsal, siyasal savaşımını vermek çok başka...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları