Sonuncu ‘ehven-i şer’

07 Mayıs 2017 Pazar

İki hafta aradan sonra bugün Fransız seçmenleri yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidiyorlar.
İki turlu sistemin gereği olarak, bugün ilk turda en fazla oyu almış olan iki aday, Emmanuel Macron ile Marine Le Pen yarışıyorlar. İngiltere’deki Brexit referandumu ve ABD’de Trump’ın zaferiyle neticelenen başkanlık seçimlerindeki sürpriz sonuçlardan ağızları yanan gözlemciler artık yoğurdu üflemekte ve kimin kazanacağı konusunda kesin bir şey söylemekten kaçınmaktadırlar.
Ama kamuoyu yoklamaları iki adaydan Macron’un Le Pen’den 20 puan önde gittiğini göstermekte ve Elysee için, François Hollande’ın eski bakanını işaret etmektedir. Aksine bir sonuç, Brexit oylamasından da Trump’ın seçiminden de çok daha beklenmedik bir gelişme olacaktır.
Fransız Cumhurbaşkanlığı seçimi eğer beklendiği gibi Macron lehine sonuçlanırsa, rahatlıkla, bu yarışın bir galibi olmayıp sadece kaybedeni olduğu söylenebilecektir.
Çünkü Macron kazanırsa bu sonucu kendi niteliklerinden değil, karşısındaki adayın henüz sistem ile bütün köprüleri atma aşamasına gelmemiş olan çoğunluğu korkutan özellikleri dolayısıyla elde etmiş olacaktır. Bu özel durum dolayısıyla, ikinci turda Marine Le Pen’in karşısına çıkan kim olursa olsun (belki Melanchon hariç) başkanlık yarışını önde bitirecekti.

***

Nilgün Cerrahoğlu dünkü yazısında Macron’un Le Pen’e kıyasla “ehven-i şer” olduğunu belirtiyordu, çok haklı olarak. İki turlu seçim sisteminin varlık nedeni de zaten, ehven-i şer ile, “şer”in önünü kesmektir.
Bugün yarışı önde bitirmesi beklenen Macron “ehven-i şer” olmaktan öteye geçemediğinden, halkın oylamaya ilgisinin sönük, katılımın düşük olmasında şaşırtıcı bir yön yoktur.
2002 yılında baba Le Pen’in “ehven-i şer” Chirac karşısında yarışı kaybetmesi gibi, bugün de Marine Hanım’ın Fransızların çoğunluğunun “mediocre” (ortanın altında, niteliği yetersiz) buldukları Macron’a yenilmesi tarihin bir kez daha tekerrür etmesi anlamını taşıyacaktır.
Ama tarih sürekli tekerrür etmez ve bir düzen kendini “şer”e karşı sürekli “ehven-i şer”ler ile koruyamaz. 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimleri de Fransa’da şu soruyu gündeme getirmiştir:
- Yarınlarından korkan, Fransız halkının popülist ırkçı faşizmin kucağına düşmesini, daha ne kadar süre oyalayıcı tedbirlerle önlemek mümkün olabilecektir?

***

Genç yaşına, yakışıklı fiziğine, pek sık rastlanmayan, şaşırtıcı aşk öyküsüne karşın Macron’un halkın çoğunluğuna heyecan verici gelmemesinin nedeni, yürürlükteki düzenin temsilcisi olarak görülmesidir.
Le Pen tehdidi, halkın rejimden duyduğu kuşkunun sonucu oluşmuştur. Hoşnutsuzluğun henüz köprüleri atacak aşamaya varmamış olması, şimdilik “ehven-i şer”in çar naçar kabulünü sağlasa bile, korkunun sürmesi ve tehlikelerin büyümesiyle birlikte, seçmenin düzen ile bağlarını tümden kopartıp, kendini popülizmin kucağına atması olasılığı artacaktır.
Bu tehlikenin giderilmesi ancak, düzenin yarattığı korkuyu dindirecek, kendini dışlanmış ve tehdit altında hisseden geniş toplulukların kaygılarını giderecek yeni politikaların, yeni çözümlerin yaşama geçirilmesiyle mümkün olabilecektir. Yoksa, kaygılar giderilemedikçe tepkiler büyüyecek, “ehven-i şer”ler çoğunluğu tatmin edemez olacak ve kitleler kolaylıkla popülizmin, oradan da otoritarizmin ve ırkçılığın kucağına düşmeye hazır hale geleceklerdir.
Hem Fransa’da hem de Batı ülkelerinin genelinde görünen odur ki, sistem, geniş kitlelerin kendisinden duyduğu endişeleri giderecek çözümleri oluşturmakta henüz başarılı değildir.
Fransa bu seçimlerde şu anda “Le Pen tehlikesini” “ehven-i şer” Macron ile atlatsa bile sorunu çözmüş olmayacaktır.
Bu tehlike yalnız Fransa değil, bütün Batı açısından geçerlidir ve senaryo ABD’de Trump ile gerçekleşme yoluna girmiştir bile.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları