Çiğdem Toker

Rapor taslak değil, nihai

09 Mayıs 2017 Salı

Okuyacağınız satırlar, son on gün içinde “cezaevleri ve işkence” konusunu ele aldığım üçüncü yazıyı oluşturuyor. - 26 Nisan 2017 tarihli ilk yazı, “Hâlâ işkenceye ‘sıfır tolerans’ mı peki?” başlığını taşıyordu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin, Türkiye’yi yeniden denetim sürecine alma kararı vesilesiyle yazdığım bu ilk yazıda, kısa adı CPT olan, “Avrupa İşkence ve Onur Kırıcı Muameleleri Önleme Komitesi’nin, ülkemizdeki cezaevlerine yaptığı ziyaret sonrası hazırladığı rapordan söz ettim. Raporun yayımına hükümetçe izin verilmediğini anımsattım. (Bu hatırlatmayı Deutcshe Welle’de yer alan habere dayanarak yaptım.) CPT Başkanı Mykola Gnatovskyy, konuşmak istemesine karşın izin verilmemesi nedeniyle bunu “yapamadığını” söylüyordu.

***

Yazı yayımlandığı gün, Adalet Bakanlığı’ndan arandım. Bakanlık yetkilisi anılan raporun “henüz nihai nitelikte olmadığını, dolayısıyla raporun yayımına yasak konulması gibi bir durumun bu aşamada söz konusu olmadığını” ifade etti. CPT’den bir taslak rapor geldiğini, rapora Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü üzerinden bakanlıkca itirazda bulunulduğunu aktaran yetkili “İtirazlardan sonra henüz bir yanıt gelmedi. Dolayısıyla rapor nihai şeklini almış değil. O nedenle, bu rapora bir yayın yasağı da konulmuş değil” demişti. Yetkiliye, CPT Başkanı’nın “Raporla ilgili konuşamayacağı” ifadesine yer verdiğimi belirttiğimde ise “O ifadelerin de eksik ve yanlış olduğu” yanıtını aldım. Şüphesiz ki bu detaylı bilgiler kritikti. Her gazetecinin yapacağı gibi, bilgileri bekletmeden yazdım. “İşkenceye dair CPT raporu son halini almamış” başlıklı ikinci yazım da 27 Nisan 2016 tarihini taşıyor.

***

Şimdi gelelim, yeni gelişmeye. Adalet Bakanlığı’nın düzeltici bilgilendirmesinin ardından, bir Avrupa Konseyi organı olan CPT ile temasa geçtim. Ortaya çıkan çelişkili duruma açıklık getirilip getirilemeyeceğini sordum. Gelen bilgi şöyle: “CPT raporları, Avrupa Konseyi’nin diğer bazı izleme organlarından farklı olarak, ilgili devletlere tasarı halindeyken değil, kabul edildikten sonra iletilir. İletilen rapor nihai niteliktedir ve sonradan değiştirilmez.” Yani Adalet Bakanlığı kaynaklarının aksine, CPT, bu raporun nihai olduğunu vurguluyordu. Ben de bakanlığın yanlış bilgi vermediğinden emin olmak istediğimden tekraren sordum. Gelen yanıtı listeye dökerek paylaşmayı gazetecilik görevi sayıyorum: - CPT’nin, Türkiye hakkındaki son raporunu 2016 Kasım ayında toplanan Genel Kurulu’nda kabul ettiğini, - Komite’de uygulanan prosedüre göre, hazırlanan raporların Genel Kurul’da kabul edildikten kısa bir süre sonra ilgili ülkeye iletildiğini, - Rapor iletilirken ilgili ülke makamlarına raporun değindiği noktalara ilişkin cevapların sorulduğunu, - İlgili ülke hükümetinin görüşleri, CPT’ye verilen bu cevapta yer aldığını ve kural olarak raporların yalnızca ilgili ülkenin isteği üzerine yayımlandığı ve, - Söz konusu son ziyaret raporu hakkında, henüz bir yayımlama talebi alınmadığı. Bu bilgiden ortaya çıkan en net tablo, CPT’nin “İletilen rapor nihai” diyerek geçen ay duyurulan ilk pozisyonun korunmuş olduğu. Bu yanıt verilirken şu not da düşüldü: “Sözleşme uyarınca (madde 11) CPT’nin ziyaret sırasında derlediği bilgiler, hazırladığı rapor ve ilgili devlet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin içeriği gizli. Hazırlanan rapor sadece ilgili hükümetin talebi olursa yayımlanabiliyor. Ne sözleşmede ne uygulamada bir zaman kavramı yok. İlgili hükümet yayımlama talebinde bulunmadıkça gizlilik sürüyor.” Sonuç: CPT, Türkiye’ye iletilen ve cezaevlerindeki işkence-onur kırıcı muamelelere dair hazırlanmış raporun nihai olduğunda ısrarlı. O vakit biz de yazıyı basit bir soruyla bitirelim: “Raporun yayımlanması talebinde bulunacak mısınız?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları